Cep telefonu hayatımızda yepyeni bir sayfa açtı 2022-10-10 09:30:00
Dönüp de ardıma baktığımda neler görüp neler yaşadığımı düşünürüm. Neler yaşamış, neler biriktirmişim. Neler görmüş, neler öğrenebilmişim. Herkesin bir şekilde söylediği şu söz geliyor aklıma: “Hayatım roman!” Elbette hepimiz kendimizce bir şeyler deneyimlemiş oluyoruz. Bu sözü söyleyen kişi hayatının bir roman kadar heyecanlı, sürükleyici, bir romanı dolduracak kadar çok çeşitli serüvenleri ve çarpıcı olaylarla dolu olduğunu kast etmiş olur. Oysa hayatın kendisi başlı başına bir serüven.
Geçen yüzyılın gaz lambasının kullanıldığı dönemi, ondan daha önceki mum binyıllarını, daha da öncesinin çıra yüzbin yıllarında, gecenin insanoğlu için kesit kesit bir aydınlığa kavuştuğu dönemlerini düşünün. Bu az bir serüven midir? Yazının, tekerleğin bulunuşu ve diğer buluşları düşünün. Saymakla tükenmeyen elektriğin yararları özellikle günümüzde ulaşım, tarım, sanayi gibi başlıca uygarlık alanlarını donattığı büyük bir buluş. Hepsi de insanoğlunun uygarlık yolunda geldiği düzeyin göstergeleri.
Neil Armstrong’un aydaki ilk adımını gazeteden okuduğumda insanoğluna ve bilime sonsuz bir saygı duymuştum. Aydaki bu ilk adım bir çağın kapandığının haberiydi. O ilk adım, tüm insanoğlunun geleceği için atılmış bir adımdı.
Sanayi Devrimi, teknik buluşların çağı olarak etkili oldu. Demiryolu, telgraf, buhar gücü, makine gibi buluşlar toplumsal yaşam içerisinde yerlerini aldı. Sanayi Toplumu ile gerçekleşen modernleşme süreci, düşünme ve görme biçimlerini değişime uğrattı. Bu dönemde artık insan farklı bakmakta, farklı görmekte ve farklı yorumlamaktaydı.
Bilimlerden hiçbiri kesin, olmuş bitmiş bir yapıya sahip değil. Tam tersine sürekli bir değişikliktir bilimi var eden. Bilimi oluşturan kavramlar, önermeler, açıklamalar, kuramlar, yöntemler durmadan yeni yeni kılıklara bürünür. Bu bağlamda bilimin kendisi de bir serüvendir. Kesinliği yoktur, sınırları yoktur, sonsuz evrimdir, sonsuz devinimdir, tükenmeyen bir akıştır. Kesin olma hakkı olmadığı için aralıksız bir ilerlemeye yöneliştir.
Geçmişteki mağara resimleri ve yazılı levhalardan günümüzdeki akıllı telefonlara kadar gelişen iletişim araçları da bilimin sonsuz serüveninde aldığı yola iyi bir örnek. Her an elimizin altında olan cep telefonlarını düşünelim. İnsanoğluna büyük bir armağan niteliğinde bir miras geçmişti. Uzun deneyler, araştırmalar sonucu karşımıza çıkmıştı, tüm dünyayı sarmıştı. O küçücük boyu ile yaşamın kıvılcımlarını içinde barındırıyordu. İçinde dünyanın tüm öykülerini hapsetmişti.
Telefonun icadı uzaktan iletişimde çığır açan bir devrimdi. Bu yeni icat, insan sesini elektrik sinyallerine çevirip iletebiliyor, ardından sinyalleri çözüp yeniden ses olarak aktarabiliyordu. Bu işlemin anlık olarak gerçekleşmesi iletişimin o gün için ulaştığı noktayı gösteriyordu.
Günlük hayatımıza odaklanalım, cep telefonlarını ilk kullanmaya başladığımız günlere. Ülke olarak 1991 yılında araç telefonları sayesinde 1G teknolojisiyle tanıştık. Ardından 1993’te internet hayatımıza girdi. Cep telefonları ile görüşmemiz l994’te 2G teknolojisi sayesinde oldu. Bu teknoloji bize SMS ve veri aktarımı gibi imkânlar sundu. Ve o günden bu güne internette gezinmekten, radyo ve müzik dinlemeye, sohbet etmeye, fotoğraf ve video çekmeye bize o kadar geniş imkânlar sundu ki, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
1973 yılında ilk üretilen Motorola cep sayarı 850 gram ağırlığında, 25 santimetre yüksekliğinde, 8 santimetre derinliği ve 4 santimetre genişliği ile bir tuğla görünümündeydi. Günümüzde avucumuzun içinde kaybolacak kadar, cebimize sığacak kadar küçüldü. Bu özelliği ile daha da cezbedici bir hal aldı. Taşınması, konuşması, bakılması kolaylaşmış olunca her an istediğimiz bilgiye ulaşabileceğimiz bir araca dönüştü.
Haberleri artık cep telefonundan okuyabiliyoruz. Bir dönem evlerdeki duvarlarda, ofislerde asılı olan takvimler tarihe karıştı. Artık çoğumuz takvime akıllı telefonlarımızdan bakıyoruz. Gazete tirajları dünyanın pek çok ülkesinde düşüşte. Bunun bir sebebi de haberlerin artık uygulamalar ve sosyal medya ile cebimize girmesi. Telefonundan film veya dizi izleyenlerin sayısı hiç de azımsanacak sayıda. Akıllı telefonlara el feneri, hesap makineleri, banka işlemleri, e-devlet, hava durumu, Whatsapp, Twitter, Instagram, Zoom gibi uygulamalar da eklendi. Bu donanımları ile günümüzün akıllı telefonları bilgisayarların da tahtını sallamaya başladı.
Alışkanlıklarımız da değişti. Bayramlarda ya da özel günlerde yakınlarımıza telefon etmek yerine, basit, kısa, kalıp mesajlar atmayı tercih eder olduk. Hatta mesajlaşma o kadar yaygınlaştı ki, derdimizi en kısa yoldan anlatmak için, mesajlarda konuşma dili yerine, sesli harflerin kullanılmadığı, kısaltmalarla dolu yeni bir dil kullanmaya başladık.
Walkmen’lerimiz, teyplerimiz, radyolarımız artık antikacı dükkânlarının süsü oldu. Müziği her yere taşıdığımız cep telefonlarımızdan dinler olduk. Erken kalkmak için, ilaç almamızı uyarmak için de cep telefonlarımız yanıbaşımızda, Notlarımızı sesli ve sessiz kaydedebilme özelliği ile, röportajları kayıt etme sistemi ile, yine bize geniş imkanlar sunan cep telefonunu hayatımızda önemli bir konuma yerleşmiş durumda.
Hele son eklenen internet ve fotoğraf makinesi özellikleriyle basit bir iletişim aracı olmaktan çoktan çıktı. İlave edilen bu fonksiyonlar sayesinde, akıllı telefonlarımız cebimizde taşıdığımız küçük bilgisayarlarımız, küçük fotoğraf makinelerimiz oldu. Hatta dijital zoom sayesinde fotoğrafın ayrıntılarını inceleyebiliyor, çekilen görüntüyü çeşitli efektlerle işleyerek yaratıcılığımızı sergileyebiliyoruz. Cep telefonlarına fotoğraf makinesi eklenmesiyle özel anılarımızı, önemli önemsiz her türlü olayın kaydını tutma alışkanlığını kazanmış olduk.
Tüm bu avantajların dışında çekilen fotoğraflar yazılı basında da kullanılabiliyor. Foto muhabirleri bir olayın en sıcak anlarının görüntülenme peşindedirler. Bir kazanın oluş anını görüntülemek, kaçırılan bir uçağın içinde olup fotoğraf çekebilmek tüm foto muhabirlerinin hayalidir. Bu hayal fotoğraf makineli cep telefonları sayesinde gerçeğe dönüşmüş durumda. Artık, bombaların patlaması, Boğazda vapurların çarpışması, kanlı çatışmaların en ateşli anları ve daha pek çok olay cep telefonundan çekilen görüntülerle basında yer alıyor. "Yurttaş foto muhabiri" deniyor artık onlara...
Böylece dünyanın her hangi bir köşesinde "haber" niteliği taşıyan bir olay yaşanıyorsa hemen görüntülenebiliyor. Dolayısıyla cep telefonu sayesinde görevli foto muhabirlerine “yurttaş gazeteci” de eklenmiş oldu. 2005 yılındaki Londra Metrosu’ndaki patlamayı, Tsunami felaketinin en dehşet anlarını, Katrina kasırgasını, 11 Eylül saldırılarını ve daha nice olayı çekilen görüntüler sayesinde basından takip edebildik.
Sade vatandaş tarafından çekilen bu görüntüler, olayın en hareketli anlarını göstermesi açısından kuşkusuz çok önemli. Ancak bu tip görüntülerin basında yer alması bir takım tartışmalara neden olmakta. Her şeyden önce günümüzde görüntü üzerinde manipülasyonun çok kolay yapılabildiği düşünüldüğünde bu fotoğraflara ya da videolara güvenilebilirlik sorunu karşımıza çıkıyor.
Fotoğraf makineli cep telefonlarının yaygınlaşması sayesinde hayatımıza giren “yurttaş foto muhabiri kavramı” konusundaki tartışmalar bir müddet daha devam edecek gibi gözüküyor. Kesin olan şu ki, akıllı telefonlar sayesinde fotoğraf bir yandan daha fazla günlük hayatımızda yer etmeye başlarken, bir yandan da haber kaynaklarımız çoğalıyor.
Teknolojinin sürekli değiştiği ve geliştiği bir dünyada yaşıyoruz. Bilimde her buluş sonsuz süreçlere açılan bir kapı. Her buluşun kendi iç tutarlılığı ve kendine öz bir sistemi var. Üretim aşamasında da, toplum tarafından kullanılmaya başlaması sürecinde de her buluş devingen bir eylem. Toplumu etkiliyor, değiştiriyor. Bir an gözlerinizi kapatın ve tekrar açın. Dünya hala yerli yerinde, dönmeye devam ediyor. Evet, zaman, eski çağlardan bu yana, saatlerin, takvimlerin, güneşlerin, ayların engellerine takılmadan kesintisiz akıyor. İnsanın yaratıcı düşüncesinin sınırsızlığında bilim yol almaya devam ediyor.
Kaynakça:
Ebru Duygu/Türkiye’de Gündelik yaşam içinde fotoğrafın yeri, 2008, https://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12397/9763
Serhan Bulut, Bir Kültür Üretim Aracı Olarak Fotoğraf ve Gündelik Yaşamı Aktarmada Fotoğraf Kültürü, 2020