Sevgili yerel yöneticilerimiz; İzmir kentinde nerede/nasıl uyuyabiliriz? 2022-10-17 15:48:31
Sevgili Yerel Yöneticilerimiz;
Öncelikle dilerim ki İzmir’in “iyi, güzel, sağlıklı, yaşanabilir, çağdaş, üretken” gibi niteliklerle anılması için çalışmanın ve kentin hem geçmişi hem bugünü hem de geleceği için uğraşmanın hepimizin ortak meselesi olduğunu düşündüğüm için erişilebilir bir şekilde kaleme aldığım bu mektup/yazıya içtenlik imleyen bir hitapla başlamış olmamda bir mahzur yoktur. Uzun yıllardır, İzmir kentindeki gürültünün her geçen gün biraz daha arttığı, dünyada “iyi, güzel, sağlıklı, yaşanabilir, çağdaş, üretken” gibi niteliklerle anılan hiçbir kentte bu boyutta bir gürültünün olmadığı ve giderek büyüyen bu soruna çözüm getirilmesi yönünde yazılar yazmanın yanı sıra kentte yerel yönetimler eliyle etkin bir “Gürültü Kirliliği” kampanyası başlatılması, bu konuda bilinç oluşturulması için gerek bireysel gerek çeşitli platformlarda uğraşmış biri olarak bu mektup/yazıyı yazmayı gerekli gördüm. Bir yazar olarak size İzmir kentinin her noktasında varlık bulan ve hiç durmadan artmakla kalmayıp çeşitlenen gürültünün içinde “Biz kentliler nerede/nasıl kitap, makale, öykü, şiir, roman, senaryo, köşe yazısı yazabiliriz?” diye sormayacağım. Kültürel üretime verilen değerin hiç durmadan vurgulandığı bu kentte, kitap, makale, öykü, şiir, roman, senaryo, köşe yazısı yazılmasına önem verilmesi beklense de yazmanın herkesin meselesi olmayacağının hiç kuşkusuz farkındayım. Onun yerine size daha basit ve daha insani bir sorum olacak:
Sessiz ve karanlık bir ortamda yeteri kadar uyumanın hekimler başta olmak üzere tüm uzmanlar tarafından sağlıklı bir hayat, üretken bir beden, düşünen bir zihin için temel eylem arasında sayıldığı bilgisi çerçevesinde, büyük bölümü bitişik nizam-yoğun yapılaşmış İzmir kentinin sayısız caddesi, sokağı, mekânı, hanesinden yükselen bu kadar gürültünün içinde biz kentliler nerede/nasıl uyuyabiliriz?
İzmir kentinde gürültü 20.Yüzyıl’ın son çeyreğinden itibaren hızla arttı ve çeşitlendi. 21. Yüzyıl boyunca ise gürültü artmakla kalmayıp normalleştirildi. Sesi çoğaltan, katmanlandıran, yayan yüksek desibelli ses sistemleri içeren elektronik aletlerin yalnızca mekânlarda yer almakla kalmayıp herkesin elinde her yere taşınabildiği bir durum içinde, kenti yer, zaman, saat mefhumu olmayan elektronik bir uğultu kapladı. Hane içlerine ses sistemi yaptırıp sabahlara kadar kontrolsüz bir şekilde açık hoparlörlerle dijital dünyada oyun oynayanlardan sigara yasağına uyulmadığı için kapıları pencereleri açık bir şekilde yüksek sesli eğlence hizmeti veren işletmelere; yerli yersiz klakson çalan araçlardan otomobiller, motosikletler, bisikletlerden caddelere taşan müzik yayınlarına; lokantalardan, toplu taşım araçlarına kadar akla gelen her yerde cep telefonlarındaki video, televizyon, oyun kanalını açanlardan megafonlu satıcılara; yerel yönetimin gürültülü hizmet araçlarından açık arabalarına düğün salonlarındaki ses sistemlerini bağlayıp caddeler boyunca gezenlere kadar bin bir çeşit gürültü odağı kentin içinde dolaşır ve yeni çeşitlemeleriyle çoğalırken kentlilerin bireysel/toplumsal sağlığını ve iş verimliliğini kimse düşünmez oldu. Teknoloji ve tüketim rüzgârı değiştiğinde kentli bilinci ve kentsel hayatın sağlıklı biçimde sürmesini sağlayan mevzuat, yaptırımlar, tedbirler konusunda yeni çalışmalar yapılması gerektiği halde bu konularda yeterli güncellemeler gerçekleştirilemedi.
Yaklaşık on beş yıl önce benim de bir üyesi olduğum Güzelyalı - Göztepe İyileştirme Platformu bünyesinde tasarımcısı ve yürütücülerinden biri olarak görev yaptığım “Güzelyalı-Göztepe Bölgesinin İyileştirilmesi İçin Küçük Müdahaleler” başlıklı çalışma kapsamında, yerel yönetimlerin bölgedeki o günlerde bu kadar fazla olmayan gürültü kirliliği konusunda rol üstlenmelerini istemiştik. Yerel yönetimlerden istediğimiz, kentte etkin bir “Gürültü Kirliliği Kampanyası” düzenlemeleri, “Gürültü Kirliliği Bilinci” oluşturmaları, “Gürültü Kirliliği Stratejisi”ni çalışma stratejilerine etkin bir şekilde dahil etmeleri; mevzuat üzerinde çalışarak gürültüyü sadece desibel değil nitelik olarak da tanımlayan bir mevzuat geliştirmeleri, gürültünün tekil hane/bina özelinde değil toplam gürültüye katkısı üzerinde bir çalışma ortaya koymaları; karayollarında, duraklarda, otobüslerde, metrolarda, trenlerde, iskelelerde, vapurlarda daha pek çok yerde bulunan yerel yönetim panolarının bir bölümünü “Gürültü Kirliliği Bilinci” oluşturmaya ayırmalarıydı. Güzelyalı- Göztepe İyileştirme Platformu üyelerinin dönem dönem tekrarladıkları bu talep karşılık bulmadığı gibi kimi Kent Konseyleri tarafından yerel yönetim bünyesindeki meclislere aktarılan talepler de gereğince karşılık bulmadı. İlerleyen zamanda uzmanlar ve yazarların bildirimlerinden sosyal medya kullanıcılarına kadar çok sayıda figür ve topluluk kentte giderek artan gürültüye, gürültü kirliliğine ve gürültünün kentsel hayat/kentsel sağlık üzerindeki zararlarına işaret etti. Giderek çoğalan, çeşitlenen, dal budak salan gürültünün ortasında sesleri yeterince duyulmadı.
Yerel yönetimler odağında hiç durmadan İzmir kentinin sadece “iyi, güzel, sağlıklı, yaşanabilir, çağdaş, üretken” niteliklerle anılmasından söz edilmiyor; “Citta Slow” etiketli “Sakin Metropol” olmasından da söz ediliyor. Sükûnetin var olup olmadığını görebilmek için Alsancak’tan Karşıyaka’ya, Konak’tan Hatay’a, Bornova’dan Buca’ya gelin. Caddeler, sokaklar boyunca; günler geceler boyunca yürüyün. Belki de durumu çoktan tespit etmişsinizdir; gürültü kirliliği yüzünden iyi, yeterli ve sağlıklı biçimde uyuyamayan kentliler varsa yerel yöneticiler de uyuyamıyor olmalı. Gürültü kirliğine maruz kalmıyorsanız ve iyi uyuyabilen şanslı kentliler arasında iseniz de lütfen düşünün: Her saatteki, her yerdeki gürültünün ortasında, ödevini yapmaya çalışan, sınavına hazırlanan bir çocuğu düşünün. Tezini hazırlayan bir yüksek lisans-doktora öğrencisini düşünün. Kitap, makale, öykü, şiir, roman, senaryo, köşe yazısı yazmaya çalışan bir yazarı düşünün. Evinden başka istirahat edecek yeri olmayan bir hastayı düşünün. Sabah erkenden kalkıp ameliyat yapacak bir cerrahı, otobüs, taksi, otomobil kullanacak bir sürücüyü, gün ağarmadan yola çıkıp fabrikada hata yapmadan çalışmaya soyunacak bir işçiyi, kimseler uyanmadan çöpleri toplayacak bir çöpçüyü, okula gidecek bir çocuğu, gün boyu ders anlatacak bir öğretmeni düşünün. Mesai saati 8.00-8.30 olduğu için 6.30-7.00 arası kalkması gereken, gürültü kirliliğinin ortasında her gün sadece beş-altı saat uyuma imkânı bile bulamayan bir çalışanın sağlığını ve iş verimliliğini düşünün. Herkesin canının istediği yerde sabit ya da taşınabilir elektronik cihazını açtığı bir kenti düşünün. Herkesin cep telefonundan sesi açık bir video paylaştığı bir otobüsü, tramvayı, vapuru, treni düşünün. Herkesin balkonuna oturup elektronik bir cihaz çalıştırdığı bir sokağı, bir caddeyi, bir meydanı düşünün. Herkesin müziği arabasından dışarıya verdiği bir trafiği düşünün. Herkesin gece vakti hoparlörleri açıp bilgisayar oyunu oynadığı, ses yutmayan malzemeler kaplattığı döşemelerinde dört santim topuklu terliklerle dolaştığı, yaşam alanını komşusuna da daha da yaklaştırdığı camlı balkonlarında saat mefhumu olmadan bağıra bağıra konuştuğu bir apartman dokusunu düşünün. Kent merkezlerinde bunlar olduğu için kent merkezlerinden kaçıp çeperlerdeki kırsal alanlara yerleşmeye çalışan azımsanmayacak kitlenin oluşturduğu büyük talebin yarattığı büyük dönüşümün iklim, ekoloji, yeryüzü üzerinde yarattığı devasa sorun yumağını düşünün.
İzmir kenti gürültü kirliliği içinde yaşamayı hak etmiyor. İzmir kentindeki tüm yerel yöneticilerimiz; lütfen bir araya gelin; ihtiyaç duyarsanız bu konuda çalışan meslek odası, sivil insiyatif, uzman, basın mensubu, duyarlı kentli vb. kesimleri de göreve çağırın. Hepiniz bir araya gelirseniz kenti her geçen gün biraz daha “kötü, çirkin, sağlıksız, yaşanamaz, üretemez” hale getiren gürültü kirliliği konusunda en azından bir aşamayı teşkil eden “Gürültü Kirliliği Kampanyası”nı başlatabilir; kentte “Gürültü Kirliliği Bilinci”ni oluşturabilirsiniz. Kentte her geçen gün biraz daha artan; çalışmayı, dinlenmeyi, uyumayı imkânsız kılan, geceyi gündüze karıştıran gürültü kirliliğiyle hâlâ daha etkin bir şekilde ilgilenmeyi düşünmüyorsanız da lütfen bize bir yol gösterin:
İzmir kentinde biz kentliler nerede/nasıl çalışabilir; nerede/nasıl dinlenebilir; nerede/nasıl uyuyabiliriz?
---
(*) Yazarın kentsel mekânda giderek artan gürültünün azaltılması ile ilgili bir “Gürültü Kirliliği Kampanyası” düzenlenmesi konusundaki önceki kimi önerileri için:
• Emel Kayın, "Kentsel Mekânın Gündelik Hayat Merkezli İyileştirilmesi İçin Arayışlar", Güzelyalı-Göztepe İyileştirme Platformu Bülteni, 2007/11, s.2”
• Emel Kayın "Gürültülü Kent-Gürültülü Mimarlık, Güzelyalı-Göztepe İyileştirme Platformu Bülteni, 2008/2, s.7.
• Emel Kayın, “Sigara Kirliliğiyle Yüzleştik Sıra Gürültü Kirliliğinde", 12 Kasım, 2018”, Kent-Yaşam
• Emel Kayın, “Virüsle Sınanmak:Küresel Salgın Günlerinde İzmir”, 17 Nisan 2020, Kent-Yaşam
• Emel Kayın, “Gürültü kentine Yergi ve Yüce Uykuya Övgü”, 21 Eylül 2020, Kent-Yaşam künyeli yayınlara bakılabilir.