103 yıl önce dün, 14 Mayıs 1919’da, bir taraftan İngilizler Karaburun ve Uzunada’yı, Fransızlar Urla ve Foça’yı, Yunanlılar’da İnciraltı’nı işgal etmişti. O gün de Yunanlılar Körfez’deki İngiliz, Fransız, Amerikan savaş gemilerinin himayesinde, Konak ve civarından asker çıkartarak İzmir’in işgaline resmen başlamıştı.
Bu işgal sırasında, İzmir ve civarında 200 kadar Türk askeri vardı ve komutanları tarafından işgale karşı konulmaması ve silahlarını teslim etmeleri emri verilmişti. İşgalin olacağı bir kaç gün önceden belli olmuş, bir grup vatansever kimi zaman gizli, kimi zaman açık toplantılar yaparak bu işgale karşı çıkacaklarını bildirmişlerdi.
İşgal başladığı anda, Konak bölgesinde, çoğunluğu Rumlar olmak üzere büyük bir halk kitlesi toplanmış ve Yunan askerlerini sevinç gösterileriyle karşılamıştı. İşte o kalabalığın arasından, bir kahraman çıkıp silahını ateşleyerek işgalci bir Yunan askerini vurmuş, karşı taraftan açılan ateş sonucunda da kendisi orada şehit olmuştu.
Bir gün sonra, yani 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal, emrindeki arkadaşlarıyla birlikte, Kızkalesi açıklarında bekleyen Bandırma vapuruna binip dört gün sonra 19 Mayıs 1919’da varacağı Samsun’a doğru yola çıkmıştı. Kahraman gazeteci Hasan Tahsin’in attığı bu kurşun Kurtuluş Savaşı’nı başlatan “ilk kurşun” olmuştur.
Aslında, 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine göre, 16 Mayıs’tan günler önce, İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar Anadolu’nun çeşitli yerlerine asker çıkartıp işgale başlamışlar ve o bölgelerdeki vatanseverler tarafından da karşı ateşle karşılaşmışlardı. Ama bütün bu direnmeler, hep bölgesel olarak kalıyordu.
Yunanlıların işgali bardağı taşıran son damlaydı ve Türk milletinin, ulu önder Mustafa Kemal’in liderliğinde birleşerek Anadolu’nun tamamında topyekün bir savunmaya geçmesini sağladı…
Birinci Dünya Savaşı ve hemen arkasından başlayan Kurtuluş Savaşı’nda Türk ordusunun rütbeli rütbesiz tüm askerleri halkıyla birlikte canları pahasına savaşarak bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü kazanmamızı sağlamıştır. Havacılığın daha yeni yeni başladığı bu tarihlerde, az sayıda da olsa Türk havacıları da Birinci Dünya Savaşı’nın başından itibaren kısıtlı imkanlara rağmen Edirne’de, Arap yarım adasında ve son günlerinde Çanakkale’de başarılı görevler yapmışlar, Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla birlikte de, işgale karşı Anadolu’da verilen mücadeleye önemli katkılarda bulunmuşlardı.
Aradan geçen yüz yıldan fazla süre içinde bu kahraman pilotların bir çoğunun ismi hafızalarımızın ve tarihin karanlık sayfaları arasında unutulup gitti.
1914 yılının Şubat ayında yapılan İstanbul-İskenderiye (Mısır) seferinde şehit olan Yüzbaşı Fethi, Üsteğmen Sadık (27 Şubat 1914), Üsteğmen Nuri (11 Mart 1914) ilk Türk hava şehitleridir. Şehitlerin cenazeleri o tarihlerde Türk toprağı olan, Şam’daki Emevi Camisi’nin bahçesindeki Selahattin Eyyubi’nin türbesinin yanına gömülmüştür.
Kurtuluş Savaşı başladığında Türk havacılığının sahip olduğu uçak ve ekipmanlar savaşan diğer devletlerle kıyaslandığında, sayıları daha az, kabiliyetleri daha kötü olmasına rağmen, önceki dünya savaşıyla kıyaslandığında daha iyi şartlardaydı. Türk havacıları Kurtuluş Savaşı’nda onlarca şehit vermiş, sağ kalanlar ise Türk havacılığına önemli katkılarda bulunmuşlardır.
İşte o kahramanlardan biri de Binbaşı Fazıl Bey’dir. 1910 yılında teğmen rütbesiyle mezun olan Fazıl Bey, 1912 yılında, İngiltere’de pilot eğitimi alırken Balkan Savaşı’nın başlamasıyla yurda dönmüş, Edirne, Çanakkale, İstanbulu’un savunulmasında ve Irak cephelerinde görev almıştır.
Fazıl Bey, Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla Anadolu’nun çeşitli cephelerinde başarılı uçuşlar yaptıktan sonra, savaşın zaferle sonuçlanmasının ardından İzmir’de grup komutanı ve hava okulu baş öğretmeni olarak görev yaptı. 27 Ocak 1923 tarihinde eğitim uçuşundayken öğrencisiyle birlikte kullandıkları uçağın arıza yapıp düşmesi sonucu şehit oldular.
Cumhuriyet’in ilanından sonra 27 Ocak tarihi “Hava Şehitlerini Anma Günü” kabul edildi. Her yıl bu tarihte, tüm yurtta hava şehitlerinin anısına törenler düzenlenerek saygıyla anılmaları sağlandı. Fakat Ocak ayının soğuk olmasından dolayı, özellikle öğrencilerin katılımlarının sıkıntı yaratması üzerine, 1935 tarihinden itibaren, Kurtuluş Savaşın’nda ilk kurşunu attıktan sonra şehit düşen Hasan Tahsin’in de anıldığı 15 Mayıs tarihi Hava Şehitlerini Anma Günü kabul edildi.
***
Yaklaşık otuzlu yaşlarımda, o yıllarda ellili yaşlarında olan rahmetli babamla sohbet ederken, “Baba” dedim, “Sen bu yaşına kadar ailendekiler de dahil, kaç tane arkadaşının cenazesini omuzlarında taşıdın?” Babam kısa bir süre düşündükten sonra, hüzünlü bir ses tonuyla, “On beş, yirmi olmuştur” diye cevap vermişti. Bir süre, sessizce gözlerinin içine baktıktan sonra, “Ben bu yaşımda, en az otuz arkadaşımın cenazesini omuzlarımda taşıdım baba” dedim…
Başta, kuruluşundan bu güne kadar geçen süre içinde şehit olan tüm hava şehitlerimiz olmak üzere, şehit devre arkadaşlarım Halit Ekermen, Gürsel Karakuş, Serdar Gedik, Hakan Tüngür’ü, şehit arkadaşlarımı, şehit teğmenlerim Hasan Demirel ve Ayfer Gök ile tüm şehit teğmenlerimi rahmetle anıyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.