Benim Gözümden İran / Gülistan Sarayı 1-Tahran 2021-07-18 19:00:00
Gülistan Sarayı, Tahran’ın eski şehir merkezinde büyük bir bahçe içinde bulunuyor. Bahçeye girdiğim anda kendimi bambaşka bir dünyada buluverdim. Karşımda, birbirinden farklı yapı tarzlarına sahip, yan yana eklenmiş binalar ile havuzlar, süs bitkileri ve ağaçlarla donatılmış bir bahçe duruyordu. Bildiğim saraylardan çok farklıydı.
Saray değil, saraylar topluluğu demek daha doğru aslında. Yekpare bir saray binası yok. Her gelen şah kendine göre eklemeler, çıkarmalar yapmış.
Saray bütün bahçe ve salonlarının ziyarete açık olması durumunda bir günde gezmeyeceğiniz kadar büyük ve zengin donanımlara sahip. Tek bir yazıda saray müzeyi anlatmak olanaksız. Bu nedenle birkaç yazıda Saray’ı ve bende bıraktığı izleri özetleyeceğim.
Sarayda bulunan toplam 12 salondan altısını gezebildik. Diğer salonlar bakım-onarım çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıydı. Ben görebildiklerimle bile büyülendim. Bir göz kamaşması yaşadım. Gelelim kısa tarihçesine...
Sarayın kerpiç kaleden müzeye uzanan hikâyesi
“Gül Bahçesi Sarayı” anlamına gelen Gülistan Sarayı, Tahran’daki en eski tarihi yapı topluluğu. Hikâye Safeviler döneminde Şah I. Tahmasb’ın (1524-1576) kendisi için burada kale ve kerpiçten bir konut yaptırmasıyla başlıyor. Bu kale ve binadan günümüze hiçbir şey kalmamış.
Zendler döneminde saraya çevrilmiş. Saray Kaçarlar ve Pehleviler dönemlerinde yaklaşık 400 yıllık bir süreçte yıkım, yapım, yenileme, onarım yaşamış. Şimdiki haline 18. Yüzyıl'da ulaşmış.
Saray, Pehleviler döneminde resmi kraliyet kabul törenleri için kullanılmış. Saray’da Rıza Şah Pehlevi son kez taç giymiş.
İslam Devrimi'nden sonra Saray, müze olarak düzenlenip ziyarete açılmış. 2003 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmış.
Saray bana göre yalnızca bir saray-müze değil. Perslerden 19. Yüzyıl'a uzanan, hayli uzun bir dönemin bütün mimari unsurlarını ve bezeme sanatlarını bir arada görebileceğimiz harika bir sanat müzesidir.
Bunun yanında, şahların yaşam tarzlarını gözlemleyebileceğimiz bir müzedir. Salonlarda bulunan günlük yaşam eşyaları, avizeler, tablolar, heykeller, halılar, mobilyalar görkemli saray yaşamına dair fikirler vermektedir.
Sarayın bahçe düzenlemesi ayrıca incelenmesi gereken bir güzelliğe ve felsefeye sahip. İran’da gördüğümüz ilk bahçe burasıydı. “İran Bahçe Sanatını” böylece giriş yapmış olduk. Bu konuyu daha ileride ayrıntılı biçimde anlatacağım.
Üç farklı mimari tarz bir arada
Fotoğrafta gördüğünüz ön kesimde bulunan tuğlalı ve nakışlı binalar Saray’ın Kerim Han Halveti ve Selam Binası olarak adlandırılan iki binasının bir kısmıdır. Arkada bulunan betonarme bina ise silueti bozduğu için kaldırılacakmış.
Saray binalarının dış kısımları tuğla ve çini bezemelerden oluşuyor. Çini bezeme sanatına karşı özel bir ilgim var. Bu nedenle Saray’ın çinileri dikkatimi çekti.
Yazı dizimin ilerleyen bölümlerinde İran’ın en zengin bezeme sanatlarından olan çiniden de söz edeceğim. Ancak burada çini bezemeleri anlatmadan geçmek istemedim. Gezi boyunca harika çini bezemeleri gördüm. Renk, motif ve teknik zenginliği bakımından bu kadar farklı çini bezemesini başka hiçbir yerde görmedim.
Kerim Han Halveti
Bina, 1759 yılında dönemin şahı Kerim Han tarafından yaptırıldığı için bu adla anılıyor. Binanın alt ön kısmında bahçeyi iki yönden görebilecek biçimde yarı açık bir sundurma bulunuyor. Burası şahların halvete girdiği, yani tenhaya çekilip dinlendiği yermiş.
Halvetin içinde, yatay pozisyonda camekânlanmış Nasirüddin Şah’ın mermer heykeli, küçük bir havuz ve mermerden bir taht bulunuyor. Kerim Han ve Nasirüddin Şah, mermer tahta oturup bahçeyi seyretmekten ve kafalarını dinlemekten çok hoşlanırlarmış.
Kendimi şahların yerine koyup düş kuruyorum. Su ve kuş sesleri, çiçek kokuları, hafifçe esen bir rüzgâr… Trafik gürültüsü, hava kirliliği de yok o zamanlar. İnsanın ömrü uzar burada. Yeryüzü cenneti adeta.
Yapının Selam Binası’na bakan kısmının duvarları tamamen çini motiflerle bezenmiş. Mavi ve turkuaz ağırlıklı bezemeler İslam öncesi dönem ile İslam dönemleri motiflerin birlikte harmanlandığı harika hikâyeler anlatıyor.
İç mekân duvarlarında bulunan çini bezemeler dışardan tamamen farklı. Alışık olmadığımız renkler kullanılmış. Geometrik motiflerle süslenmiş. Çini motiflerinin ve renklerinin zenginliği karşısında hayranlık ve şaşkınlık yaşıyorum.
Yatay mermer heykelden motiflere bakış
Biraz da halvet bölümümün içine bakalım: Kerim Han’ın yatay mermer heykeli başında rehberimizi dinliyoruz. Duvarlarda bulunan çini bezemelerdeki renk ve motif zenginliği beni büyülüyor. Sarı ve pembe, lacivert hâkimiyeti var. Duvarın orta üst kısmında bulunan oldukça erotik denilebilecek iki kadın motifi ilgimi çekiyor. “İslam cumhuriyetinde bu nasıl olur” demeden edemedim. 17-18. yüzyıllarda Avrupa’dan buralara kadar ulaşan romantik bezeme akımının küçük bir örneğiymiş. Buna benzer motifleri başka yerlerde de gördüm.
Kerim Han Halveti’nin mimarisi, iç ve dış bezemeleri ile oldukça özgün. İran şahlarının oldukça ince zevkli ve keyiflerine düşkün olduklarını düşünerek buradan ayrıldım.
Madem bir Gülistan’da dolaşıyoruz, bir başka Gülistan’a uzanalım. Farsça'nın en büyük gazel şairi Sâdi-yi Şirâzi’den (ö.1292) güzel bir şiirle bu bölümün tadını taçlandıralım:
Yeter üzmen ey meziyetlerimi sayan
Dış görünüşüm bu; bilemezsin içimi sen
Dışarıdan iyi görünürüm herkese
Utanırım içimdeki habislikten; başım hep yerde
Güzeldir tavus kuşunun süsü, deseni
Bayılır insanlar buna;
Hep çirkin ayağından utanır.
Kaynaklar:
- İran Gezi Rehberi, Zafer Bozkaya, Okyanus Yayınları, 2018
- Gülistan-Sâdi-yi Şirâzi, Farsça'dan çeviren: Mehmet Kanar, Ayrıntı Yayınları, 2018
Fotoğraf: www.persiaadvisor.travel