Benim gözümden İran / İran Ulusal Müzesi-Tahran 2021-07-03 22:00:00
İran Ulusal Müzesi, Tahran’ın eski bakanlıklar bölgesinde bulunuyor. Müzenin bahçesi ağaçlar, çiçekler, heykeller, sütunlar ve fıskiyeli havuzlarla donatılmış. Müze binasının mimarisi hemen göze çarpıyor. Binanın görkemli eyvanı, zarif tuğla işçiliği ve içerideki eserler harika bir uyum oluşturmuş.
Devasa eyvanı, hayranlık ve ürküntü arası duygular ile inceledim. İlk kez böyle bir yapı görüyordum. İçeri girmeden önce rehberimiz müze binası ile ilgili bilgiler verdi. 1937 yılında o zamanki şah Rıza Pehlevi’nin isteği üzerine mimar Andre Godard tarafından yapılmış.
Bu yapının esin kaynağı "Tak-ı Kisra" adıyla anılan Sasaniler döneminden kalan eyvanlı yapıymış. Sasaniler eyvan adıyla bildiğimiz mimari yapıyı ilk uygulayanlarmış. Daha sonra tüm İslam mimarisinde yaygın olarak kullanılmış.
Müzelerin içi her zaman bir kitap gibidir benim için. Bu müzenin dışı bile ayrı bir kitap. İçeride neler var bakalım:
Önce İran coğrafyasına giriş
Müze binasının içi ferah ve iyi aydınlatılmış. Alt katta İslam öncesi, üst katta İslam sonrası eserler sergileniyor. Biz yalnızca alt katı gezdik. Gezeceğimiz başka müzeler de olduğu için İslami eserleri görmeye zaman kalmadı. Buna çok üzülmedim. Zira İran tümüyle bir "Açık Hava İslam Eserleri Müzesi".
İlk önce rehberimizden detaylı bir İran coğrafyası ile ilgili bilgiler aldık. İran coğrafi olarak farklı özelliklere sahip. Bir plato üzerinde bulunuyor. Jeopolitik konumu incelendiğinde Asya’yı Anadolu’ya bağlayan bir köprü adeta. Dağları, yarı çölleri ve çölleri çok; su kaynakları, tarım arazisi ve ormanı az olan bir ülke.
Pers sanatına giriş
Müzede en ilgi çekici ve zarif eserlerden birisi, Persopolis’ten güvenlik nedeniyle müzeye taşınmış Kral 1. Darius’un betimlendiği duvar paneliydi. Paneli okuyalım bakalım ne diyor:
Kral tahtında oturmuş ziyaretçileri kabul etmektedir. Kralın arkasında tahta dokunan kişi veliaht oğuldur. Tahta dokunarak "Sırada ben varım" demektedir. Otoriteyi asa, adaleti lotus çiçeği simgelemektedir. Ziyaretçinin elini ağzına götürüşü saygıyı anlatmaktadır. Kralın önünde Zerdüştler'in kutsal ateşinin yandığı iki kâse bulunmaktadır. Burada Kralın gücünü Tanrı’dan aldığı anlatılmaktadır…
Yaklaşık 2 bin 500 yıl önce yapılan bu panel ile Pers kültürüne ve sanatına dair bir giriş yapmış olduk. Daha da fazlası bir hafta sonra ulaşacağımız Persepolis’te bulunuyor. Merakım ve heyecanım giderek artıyor.
Sütun yalnızca bir sütun mudur?
Sütun yalnızca bir mimari bir öğe midir? Bu soruyu kendime sormamı sağlayan işte bu onarılarak ayağa kaldıran zarif sütun oldu. Gerek verdiği mesajlarla, gerek ince işçiliği ile etkileyici bir eser. Türkiye’de gördüğüm çeşitli sütun örneklerinden çok farklı elbette.
Bu sütun üzerinden bile İran kültürünün çoklu bileşkesini okuyabiliriz. Sütunu ilk yaratanlar Eski Mısırlılar'dır. Sütun hem binayı taşıyor hem de göksel gücü de simgeliyor.
Boğa, Akdeniz havzası ve Mezopotamya’nın en eski simgelerindendir; eril gücü ve bolluk-bereketi ifade eder. Çift başlı olması Persler'in simetriye önem vermelerinden kaynaklanıyor. Sütunun üzerindeki kıvrımlı yapılar sütuna hareketli ve yumuşak bir form vermiş. Alttaki lotus çiçeği formu ise Mısır’dan Çin’e kadar kullanılan kadim bir figürdür. Persler döneminde adaleti simgeliyordu.
Tüm gezim boyunca İran’da sütunlara başka bir gözle bakmaya başladım.
Oyuncak deveden İpek Yolu’na
Ulusal müzede söz edilmesi gereken daha bir çok eser var. Birbirinden özel binlerce eser arasından bir seçim yapmak oldukça zor. Beni en çok etkileyen eserlerden bir seçki yaptım. Kapanışı oyuncak deve ile yapmak istiyorum.
Müzede gezerken pişmiş topraktan yapılmış ve onarımdan geçmiş tekerlekli deveye takılıp kalıyorum. Benim gibi çocukluğunda fazla oyuncağı olmayanlar beni iyi anlayacaklardır. "Her coğrafyanın oyuncağı da farklı oluyor" demeden kendimi alamıyorum. Ülkemizde oyuncak deve pek rastlanılan bir şey değildir.
Adı geçen eser Malek adlı ören yeri kazılarında bulunmuş. Demir çağına tarihlenen bu eserin büyük olasılıkla bir oyuncak olduğu düşülüyor.
Deve İran’da geçmiş dönemlerde önemli bir ulaşım ve yük taşıma hayvanıydı. İpek Yolu’nun zenginliği ve kültürünü develer taşıdı. O dönem yalnızca yaşlanan deve eti için kesilirmiş. Günümüzde de az sayıda deve çöl gezileri için besleniyor. Eti fazla tercih edilmiyor.
Bu bölümü çağdaş şairlerden 1962 doğumlu Azita Kahraman’ın bir şiiri ile bitiriyorum.
Yalnızlığın kokusu
oyuncaklarım
nerede toprağa verildi?
çıplaklğımı
hangi sözcük örttü?
her yıl ayakkabılarımın
küçüldüğü anlar vardı ve
aynanın çukurunun derinleştiği;
ve dağınık rüyalarımın ortasında
mor kelebekleri
kırık harflerin üzerinden
tarayıp geçen
kimse yoktu
***
Kaynaklar:
- Wikipedia
- İran Gezi Rehberi, Zafer Bozkaya, Okyanus Yayınları, 2018
- Dolunayda Kızıl Tef Çalan Kadınlar, İranlı Kadın Şairler Seçkisi, Çeviren ve derleyen: Haşim Hüsrevşahi, Totem Yayınları, 2015
- İran-Kadim Uygarlık, Ç. Faik Kavala, Doğu Kitabevi, 2019