A’dan Z’ye Mısır Ve Nil Gezisinden Notlar – 24 2020-12-03 22:00:00
A’dan Z’ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum…
Sembol: Mısır gezimizde Eski Mısırlılar'ın oluşturduğu sembollerin zenginliği ve çeşitliliği dikkatimi çekti. Araştırmalarım sonucu "sembol" sözcüğünün kökeninin Eski Mısır kültürüne dayandığını öğrendim.
Eski Mısır dilindeki “symbolon” sözcüğü Yunanca ’ya “symballein’’ olarak aktarılırmış. Latince’de “symbolum biçimine dönüşen sembol, genel olarak sözlüklerde “daha soyut bir şeyi anlatmaya yarayan daha somut şey” ya da “evrensel yasa, ilke ve prensipleri açıklayan işaretler” olarak açıklanıyor.
Doğanın iyi gözlemlendiği Eski Mısır’da görmenin ve görüntü evrensel dil olarak algılanmıştı. Bu algılamanın sonucunda tüm halkın anlayabileceği sembollere dayalı bir dil yaratılmıştı. Bu semboller, inanç ve düşünme şekillerini anlattığı gibi toplumsal hayatın içindeki düzeneğin de göstergesini oluşturmuştu.
Eski Mısırlılar'ın hiyeroglifleri, resimleri, heykelleri, duvar kabartmaları, giyim-kuşamları, günlük yaşam eşyaları kısacası yaşamlarındaki her şey ayrıntılı semboller ile donatılmış. Ankh, Ba, Ka, Skarabe, Ra’nın Gözü gibi birkaç sembolden bundan önceki yazılarımda söz etmiştim. Bu sembollerin bazıları sınırları aşmış, kültürden kültüre aktarılırmış ve günümüze kadar gelmiştir. Örneğin göz (nazar) sembolü ülkemizde de önem verilen yaygın bir semboldür. Ortadoğu-Mezopotamya kültürlerinde de rastlanır.
Bazı bilim insanları, sanal iletişim kanallarında kullanılan “emoji“ adıyla anılan sembolleri Eski Mısır sembollerine dayandırmaktadır.
Sfenks: Mısır denilince akla piramitlerin gölgesinde binyıllardır yatan, sfenks adıyla anılan ilginç bir heykel aklımıza gelir. İlk fotoğrafını gördüğümde tam olarak bir şeye benzetemediğim bu heykeli yakından görme şansım oldu. Heykel bana oldukça çirkin ve yıpranmış göründü. Eski Mısırlılar için önemli ve anlamlı olduğu kesin. Bakalım “Sfenks” neymiş:
Sfenks, insan (özellikle kadın) başlı, aslan gövdeli yaratık biçimindeki betimlemenin genel adıdır. Eski Yunanca “sfinks” sözcüğünden dilimize geçmiştir. Heykel, resim ve rölyef şeklinde çeşitli biçimlerde yapılabilir. Eski Mısır’da “yaşayan heykel” anlamına gelir.
Eski Mısır, Asur ve Hitit sanatlarından Yunan ve Roma’ya geçmiştir.
Büyük Gize Sfenksi'ndeki yüzün firavun Kefren'in yüzü olduğu düşünülmektedir. Yükselen güneşi karşıladığı için (Doğu yönüne bakar) Gize Piramitleri'nin koruyucusu olduğuna inanılır. (Ancak Piramitleri hepsi soyulmuş)
Dünyadaki en büyük tek-taş heykel olup, 73.5 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğindedir. Pençelerinin arasında bir tapınak olan ve yatan aslan biçiminde kafası ile bir firavun başı şeklinde olan bir heykeldir.
Mısır’da firavun portrelerinin sfenks biçiminde yapılması gelenektir.
Çeşitli tapınak ve müzelerde de sfenks biçiminde yapılmış firavun heykelleri ve rölyefleri gözlemledim.
Estetik yönden olmasa da büyüklüğü ve binlerce yıldır ayakta kalması ile oldukça etkileyiciydi. Çevresi koruma altına alınmış ve bakım onarım çalışmaları yürütülmekteydi.
Sütun: Mısır gezimiz boyunca çeşitli boy ve karakterde sütunlar görme şansımız oldu. Hepsi birbirinden ilginç ve şaşırtıcı boyutlardaydı. Sütunu da ilk yapanlar Eski Mısırlılardı.
Sütun ilk kez M.Ö. 2600 yıllarında yapılan İmhotep Tapınağı'nda kullanılmıştır. Sakara bölgesinde bulunan bu tapınağı ve sütunları inceleme şansımız oldu. Yaklaşık 4500 yıldır birçoğu ayakta olan sütunları görmek bana heyecan verdi. Sütunlar yivli formda ikili yan yana yapılmış ve üstten birleştirilmişti.
Mimari açıdan incelediğimizde Eski Mısır’da bütün çağlar boyunca 30 civarında sütun formu bulunduğu görülür. Palmiye, lotus, koni, çadır direği, çan, yivli, birleşik formlar başlıca sütun formlarındandır. Bütün bu sütun formlarının birçoğunu bir arada gördüğümüz en önemli yer Karnak ve Luksor tapınakları oldu.
Özellikle Karnak Tapınaklar Topluluğu’nda bulunan ve günümüze sağlam ulaşmış hipostil salona ait 134 sütun oldukça etkileyiciydi. Çapları 3 metreyi bulan ve tamamı hiyeroglifler donatılmış sütunlar bana bambaşka duygu ve düşünceler hissettirdi. Hepimiz büyülendik, ağzımız açık kaldı.
Sütunlar çeşitli dua, öğüt, anma metinleri içeren hiyerogliflerle, resim ve kabartmalarla donatılmıştı. Bu tapınaklardaki sütunlar bende yalnızca Eski Mısır’ın mimari harikası değil bir görkemli silindir kitaplar izlenimi de yarattı. Çünkü her sütunda bir hikâye anlatılıyordu.
O dönemlerde kök boyaları ile sütunların tamamı renklendiriliyordu. Günümüze çok az bir kısmı renkli olarak gelebilmiştir.
Ayrıca Edfu Tapınağı, Kom Ombo Tapınağı, Hatçepsut Mezar Anıtı, İsis Tapınağı’nda da çeşitli formlarda sütunlar gördük.
Sütun, Eski Mısır’da yaratıldı. Buradan Pers, Yunan ve Roma kültürüne aktarıldı. Bugün ülkemizde de çok çeşitli sütun formları görebileceğimiz ören yerleri bulunmaktadır. Bütün bunların temeli Eski Mısır’da atılmıştır.
Dünyadaki ilk sütun örnekleri. İmhotep Tapınağı - Sakkara - Kahire
Hipostil salon sütunları - Karnak Tapınaklar Topluluğu - Luksor
Süveyş Kanalı: Mısır gezimizde Süveyş Kanalı’nı görmedik. Ancak tarihi, ekonomik ve politik önemi nedeniyle birkaç söz etmek istedim.
Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlama düşüncesi Firavunlar dönemine kadar gitmektedir. Perslerin Mısır’ı işgali döneminde M.Ö. 497 yılında kanal ilk kez kullanıma açıldı. Romalılar ve İslam hâkimiyeti döneminde 8. Yüzyıl'a kadar kullanıldı. Kanal zamanla kullanılmaz oldu ve kumla kaplanarak kapandı.
16. Yüzyıl'da Portekizliler Hint Okyanusu'na geçerek Baharat Yolu’nu kontrol altına aldılar. Ekonomik gücü ele alan Portekizliler Osmanlı'nın doğudaki topraklarını tehdit etmeye başladılar. Bu tehlike Osmanlı yönetimi bir kanal açma konusunda girişimde bulundu. Fakat bu girişimler çeşitli nedenlerden dolayı başarıya ulaşamadı. Baharat uzun yıllar Afrika kıtası dolaşılarak Avrupa’ya taşındı.
Napolyon, Mısır'ı işgal ettikten sonra kanal açtırmayı düşündü, ancak kanalı yaptıramadı. Yaptırabilseydi, Baharat Yolu’nu kontrol altına alabilecekti.
Süveyş Kanalı'nın yeniden açılıp hizmete sokulması Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi Said Paşa zamanında 1869 yılında gerçekleşti. Kanal, ülkeleri birbirine düşürdü. Kanal’ı ele geçirmek için savaşlar yapıldı. Dünya deniz ticaretinde önemli bir kilit olan kanal Mısır devletine döviz getiren önemli bir kaynak.
Sina Yarımadası'nın batısında yer alan Kanal, 193,3 kilometre uzunluğunda ve en dar yeri ise 313 metre genişliğindedir. Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. 2015 yılında kanala paralel ikinci bir kanal hizmete açıldı.