Ana Sayfa Kent Yazıları Arşiv Aydoğan Açarlar Her şey köy odasının açılışıyla başladı

Her şey köy odasının açılışıyla başladı

Operasyonlarla geçen yorgun günlerimde iki şeyi çok özlüyordum. Bir fırsatını bulup eşimi ve çocuklarımı görmeyi, bir de birlikleri dinlendirmek maksadıyla, köye döndüğümüz iki veya üç günlük molaları…

İki veya üç haftada bir olsa da evde yemek yiyebilmek, çocuklarla oynayabilmek, bir sıcak banyo yapabilmek, hayat yoldaşımla doyasıya sohbet edebilmek… Çölde vaha bulmak gibiydi.

Diğeri de çok güzeldi benim için. Önceleri, karargahı kurduğum sağlık ocağının bahçesinde, gölet tamamlandığında ise onun kenarında saatlerce otururdum. Portatif, küçük masamda çayım hiç eksik olmazdı. Bu köy ve çevre köylerde başka neler yapabileceğimizle ilgili birçok fikri o masada geliştirmiştim.

Artık bana bağlı ve başında ben olursam yürüyen etkinlikler istemiyordum. Ayrıca bu etkinliklere ayıracak yeterli zamanım da yoktu. Aslında, bir gölet için yüz yıl bekleyen alışkanlık ve vurdumduymazlığı yenmemiz gerekiyordu. Bölgemdeki diğer köylerin de büyük sorunları vardı ve onlar da ilgi bekliyordu.

Köy geliştirme ve güzelleştirme derneği kuruldu

Köyün ortak beynini temsil eden ve sözünün eri kişilerden oluşan bir köy heyeti kurmaya karar vermiştim. Bu konuda, yasal bir statü gerekliydi ve tam da istediğim oluşum, köy mevzuatında karşıma çıkmıştı; “köy geliştirme ve güzelleştirme derneği”. Bu ismi de çok sevmiştim, dinamik ve girişimci bir çağrışımı vardı. Ayrıca bu heyetin çalışabileceği bir mekana “köy odası”na da ihtiyaç vardı.

İleriki satırlarda; hikayesini öğreneceğiniz ve neden güvendiğimi anlayacağınız Tahir Amca’ya ve köy muhtarına bu düşüncemi açtım. Kendilerinden, köyde mevcut yedi sekiz köklü aileden birer kişi olacak şekilde, dernek için isimler önermesini istedim. Muhtar, amacımı anlayamamıştı, “Ne lüzum var, biz varız ya” tarzında yaklaşmış, ama Tahir Amca, ne düşündüğümü anladığını, bilge bakışlarıyla hemen belli etmişti.

Köy Odası oluşturuldu

Birkaç gün içinde, köyden bir aile, mirasla kalan, ancak kullanılmayan iki odalı bir evini, köy odası olarak teslim etmişti. Üstelik ev tam göletin kenarında, karargahımın karşısında, yani merkezi bir konumdaydı. Merkez bölük komutanı, hemen ekipleri görevlendirdi ve ev kısa sürede hazır hale getirilerek, üzerine “Köy Odası” levhası takıldı.

Bu arada, önce muhtardan, sonra Tahir Amca’dan, dernek için isimler gelmeye başlamıştı. Tahmin ettiğim gibi muhtardan gelen isimler, genellikle onun sözünü dinleyecek, pasif isimlerden oluşuyordu. Tahir Amca ise, ailede etkili ve sözü dinlenecek isimleri önermişti, üstelik her aileden, birkaç aday isim yazmıştı. Verilen isimleri araştırırken, önerilen kişileri tek tek çağırıp sohbet ediyor ve aradığım nitelikte kişiler olup olmadıklarını anlamaya çalışıyordum. Bunlardan, 45-50 yaşlarında, Fevzi isimli kişiyi gözüm çok tutmuştu. Onun önerileriyle, diğer aile temsilcilerini de belirledik.

Bir hafta içerisinde derneğimiz, ilk toplantısını yeni köy odasında yaptı ve Fevzi Bey’i dernek başkanı olarak seçti. Muhtar, bu heyetin, kendisine nasıl bir destek ve başarı getireceğinin farkında olmadan, buruk bir şekilde toplantıları izlemişti. Ertesi hafta içinde dernek, yasal başvuru evraklarını kaymakamlığa teslim ederek kuruluşunu tamamladı.

Bölge komutanımıza bu çalışmalarımız hakkında sık sık bilgi vermiştim. Köy odasını açmak ve derneği tanıtmak maksadıyla küçük bir etkinlik düzenledik. Toplantı odamızda duvarlara; köyün krokisini, köyün sorunlarını ve derneğin hedef aldığı faaliyetleri içeren panolar hazırlamıştık.

Açılışa katılan bölge komutanımız, küçük ve anlamlı bu köy odasını çok beğenmişti. Dernek başkanını büyük bir dikkatle dinlemiş ve anlattığı hedefleri duyunca da gülümseyerek bana bakmıştı. “Hadi bakalım hayırlısı, işiniz zor görünüyor Başkan, bir şeye ihtiyacınız olursa, bana iletirsiniz” diyerek köyden memnuniyetle ayrılmıştı.

O günden sonra, dernek heyetinin havası görülmeye değerdi. Köy içerisinde, sanki birer milletvekili edasıyla, kasıla kasıla dolaşıyorlardı. Yazdırdığım hedefler, aslında onları da ürkütmüştü ama, bir türlü inanmasalar da, herkese başaracaklarmış gibi, ballandıra ballandıra da anlatıyorlardı.

Yapılanları görüp özensinler diye, bölgemdeki tüm köy muhtarlarıyla bu köy odasında bir toplantı düzenledim. Onlara bu köyde yapılanları örnek almalarını anlattım ve bu şekilde örgütlendikleri takdirde, tüm köylere, elimden geldiğince yardım edeceğimi bildirdim.

Gerçekten bu toplantı çok etkili olmuştu. Köylerin birçoğu, daha küçük çapta da olsa derneklerini kurdu, okullarını hazır hale getirdi. Bölgedeki diğer bölük komutanlarımın da yardımlarıyla, köy sorunlarını, basit raporlarda topladılar.

Bölge komutanımız da civardaki diğer taburlara, benzer uygulamaların yapılması emrini vermişti. Tüm il bölgesinden, her gün yeni heyetler geliyordu. Dernek başkanı ve muhtar yapılanları önce köy odasında anlatıyor, sonra okulu ve göleti gezdiriyorlardı. İşin iyice havasına girmişlerdi. Tam da düşündüğüm gibi; gerçekten benim işimi hafifletmiş ve zamanımı alan birçok detaydan kurtarmışlardı.

Öncelikli hedefler belirlendi

Derneğin ilk hedefini, “köyün içme suyu sorununu, kış gelmeden çözmek için, çalışmalar yapmak” şeklinde belirlemiştik. Bu çok heyecan verici, ama çok hayırlı bir iş olacaktı. Aynı zamanda derneğe de büyük itibar ve azim kazandıracaktı. Bu konuda çok hararetli tartışmalar yapıldı ve fikirler geliştirildi.

Öncelikle, gölete gelen kanalın geçtiği tepeye, büyük bir su deposu yapmaya ve ilçeden gelen su borusu hattında sık sık patlayan yerlerdeki boruları yenilemeye karar verdik. Tabii ki devamında, tüm evlere dağıtım ağının kurulmasını “asıl hedefimiz” olarak belirledik.

Dernek Başkanı, uçuk bir teklifte bulunmuş, “Bence köylü bu konuda her şeyi yapar. Para toplayalım, biz başlayalım, bölge komutanımız da yardım eder, arkadan devlet gelir” demişti. Tabii ki iş para toplamaya gelince, bizim yasal olarak, ilgi alanımıza giremezdi. Bunu kendilerine söyledim. İçimden de “keşke başarabilseler” diye geçirdiğimi de belirtmeliyim. “Neyse, dernek bir konuşsun köylüyle, biz para gelmeyecekmiş gibi, çalışmalarımızı planlayalım” dedim.

Talepler valiye iletildi

Muhtar ve derneğin, köy hizmetleri müdürü ve validen randevu alarak, taleplerini iletmesine karar verdik. Bakalım ne diyeceklerdi. Ondan sonra bölge komutanımızın yardımlarını da isteyecektik.

Heyet ilk il ziyaretlerini yaptı. Bu ziyaret çok hoşlarına gitmiş, onlara güven gelmiş ve gururla dönmüşlerdi. Hevesleri kırılmasın diye, bölge komutanımız ziyaret öncesi valiyi bilgilendirmişti aslında ve çok da iyi olmuştu. Sık sık patlayan yerleri değiştirecek kadar, yeni boru için söz almaları ilk başarıları olmuştu.

Dernek başkanı sevilen ve güvenilen bir adamdı. Cami hoparlöründen yapılanları anlattı ve su deposu yapımı için, köylülerin maddi desteğini istedi. Ertesi günden itibaren, hummalı bir şekilde, tek tek evleri gezdiler. Dernek kuruluşunda alınan makbuzla para topluyorlardı.

Birkaç gün sonra, büyük bir sevinçle yanıma geldiler. Kısa sürede toplanan paranın, 200 bin lira civarında olduğunu duyunca, şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Bu çok ciddi bir miktardı ve işin büyük bir kısmını köylü kendi kendine başaracaktı. Heyet kurma fikrim tam isabetti ve daha ilk faaliyette büyük bir destek ve güç kazanmışlardı.

Bu paranın bankaya yatırılmasını ve karar defterine yazılması, derneğin tüm elemanlarıyla muhtarın imzası olmadan hiçbir harcama yapılmamasını tavsiye ettim. Tüm harcamalar da köy odası ve cami girişine liste halinde asılacaktı.

Köy sokakları genişletilmeliydi

Bu arada, derneğe hedef olarak belirlediğimiz başka bir iş için de iyi bir fırsat doğmuştu. Bir arabanın ancak sığabildiği, köy sokaklarının genişletilmesi gerekiyordu. Dernek başkanına “Bak köyde su işine böylesine inanç varken, ilerde şebeke döşeneceği gerekçesiyle herkesin bahçe duvarlarını en az bir metre geriye almasını istemelisin” dedim. “Tabur komutanı da böyle istiyor. Bu köye çok kişi getireceğim ama bu yollar çok dar” demesini istedim, “Ben de her gördüğümle konuşurum” diye ekledim.

Bu konuda da tam isabet kaydetmiştik ve çoğunluk hemen uygulamaya geçmişti. Birkaç gün içinde köy şantiye yerine dönmüştü. Zaten gölet açıldığından beri, köy çok canlanmış ve hareketlenmişti. Kadın erkek herkes duvarlarını yıkmış ve geriye çekmeye başlamıştı. Genci olmayan yaşlıların evlerine diğer gençler yardım etmişti. Bazı köylüler istememiş olsa da sonradan utanarak, gecikmeli de olsa duvarlarını geri çekerek tamamlamıştı. Köy kısa sürede, geniş sokakları yepyeni örülmüş ve beyaza boyanmış bahçe duvarlarıyla oldukça sevimli bir görüntüye kavuşmuştu.

Su deposu inşa etmek gerekiyordu

Depo inşaatı da bir ay içinde başladı. Bozuk su hatları valilikten gönderilen borularla değiştirildi. Mevcut çeşmelerden daha gür su akmaya başlamıştı. O arada, dernek heyetinin parası tükenmeden, depo için, yeni kaynak bulmak gerekiyordu. Bu konuda ödenek tahsisine yardım istemek üzere, dernek heyetimizi ve muhtarı Köy İşleri Bakanlığı’na, yani Ankara’ya göndermeye karar verdik. Çekiniyorlardı, ama çok ısrar ettim, “Ağlamayan çocuğa meme vermezler” diyordum. Nihayet heyet randevuyu aldı ve yapılan her şeyi anlatan kapsamlı bir dosyayla Ankara’ya gönderdik. Birçoğu ilk defa Ankara’yı görecekti. Heyecanla gittiler, bakanlığa müracaat ettiler ve umutla döndüler, “Bir şey çıkmazsa da üzülmeyin. Yılmayacağız. Köy için iyi bir şey yaptınız. Gerekirse defalarca gideceksiniz” dedim.

Bölge komutanımız, bu faaliyetlerimizi ilgiyle izliyor, destek ve teşvikten geri kalmıyordu. Sık sık köye uğruyor, su deposu inşaatını yerinde görüyordu. Bir gelişinde, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, kısa süre sonra, ilimize geleceğini ve bölge karargahını da ziyaret edeceğini söyledi. Dernek yöneticilerinin karargahta hazır bulunmasını, bir fırsat yaratırsa, Sayın Cumhurbaşkanı’yla onları görüştüreceğini söyledi.

Ziyaret günü dernek heyetini ve muhtarı, hazırladığımız ve imece çalışmalarımızı gösteren resimler de eklediğimiz bir dosyayla karargaha götürdüm. Cumhurbaşkanının kısıtlı ve yoğun programı nedeniyle, çok kısa bir ziyaret gerçekleşmiş ve derneği takdim de mümkün olmamıştı.

Cumhurbaşkanı ayrıldıktan sonra bölge komutanımız bizi yanına çağırdı. Yeterli zaman olmadığı için takdim etme fırsatı olmadığını, ancak brifingi esnasında, bölgede yapılan faaliyetler kapsamında köylere yapılanları anlattığını söyledi. Onların dosyasını da kendisine vererek bu konuda desteklerini istediğini belirtti. “Merak etmeyin, Sayın Cumhurbaşkanı çok memnun oldu ve ilgileneceğinden eminim” dedi.

Evler gür suya kavuştu

Birçok engellemeye ve bürokratik zorluklara rağmen, uzunca bir zaman alsa da, nihayet ödenek geldi ve depo tamamlandı. Artık köyün suyu depolanabiliyor, ilaçlanabiliyor ve daha gür akıyordu. Sıra evlere su şebeke hattı döşemeye gelmişti, ama kış da yaklaşmıştı. Dernek kış boyunca hazırlanacak ve baharla birlikte çalışmalara başlanacaktı.

Dernek bu aşamada tecrübe ve itibar kazanmıştı. Aynı anda birçok faaliyeti yürütmede ve görev bölümü yaparak çalışmada da uzmanlaşmışlardı. Su deposu işi sürerken paralelinde birçok işler de yapılmıştı.

Bölgeye pek çok hizmet getirildi

Bölgeye talebimiz üzerine, su sondajları yapmak maksadıyla, Diyarbakır’dan çok büyük bir sondaj makinesi getirilmişti. Birkaç köyde su arama çalışmaları başlamıştı. Birçok köyün su boru hatları yenilenmişti.

***

Bölgede çok miktarda kapalı köy okulu, büyük şenlik ve törenlerle yeniden öğrenime açılmıştı. Eşler, düzenledikleri kermeslerle her köye yardıma koşmuşlardı.

***

Köyün bir boş alanına futbol sahası yaptık, bir futbol takımı kurduk. Takım kısa sürede başarılı oldu, ilçedeki turnuvalara da katıldı. Fırsat olursa takımın maçlarına, bölge komutanımızla birlikte gidip destekliyorduk.

***

Bölgedeki iki köy arasında, uzun yıllardır süren bir kan davası nedeniyle büyük bir huzursuzluk vardı. Tabur bölgemin dışında olmasına rağmen, bölgedeki etkim nedeniyle benim aracı olmamı istemişlerdi. Bölge komutanımızın onay vermesiyle, o bölgede görev yapan tabur komutanı ve diğer subay arkadaşlarla bir Pazar günü “barış yemeği” düzenledik. Onlarca kişinin öldüğü bu kan davasını sona erdirmek için iki köyün insanlarını bir araya getirdik. Şölen gibi bir yemekle, iki köy halkı arasında barışı gerçekleştirmiş ve mutlu olmuştuk.

***

Bölgede halı kursları da açmıştık. Kurslar çok ilgi görmüştü. Gençlerin, bilgisayar ve yabancı dil kursları da çok iyi gidiyordu ve ilgi her geçen gün artıyordu.

En büyük hayalim, hayvansal ürünler için bir kooperatif kurarak köyün kalıcı bir ekonomik güce kavuşmasıydı, ama bölgedeki görev sürem buna elvermedi.

***

Üst düzey komutanlarımız bölgeye denetleme maksadıyla geliyordu. Bölge komutanımız da bizim köyü mutlaka programa alıyordu. Özellikle Ordu Komutanımız Org. Atilla Ateş ve Kara Kuvvetleri Komutanımız Org. Hikmet Bayar’ın köyümüze gelişi, bölge insanını çok etkilemiş, bir efsane gibi anlatılır olmuştu.




Orgeneral Ateş’i sevgili Tahir Amca’mızın evine götürmüştüm. Tahir Amca, konuşmalarıyla ordu komutanımızı da çok şaşırtmış ve kendisine hayran bırakmıştı. Evdeki zengin kitaplığı ve özellikle Atatürk ve arkadaşları hakkındaki bilgi birikimiyle tüm ziyaretçileri etkilemişti. Komutanımız, Tahir Amca’nın evinden çıkarken beni kolumdan tutarak, “Evlat, gurur duydum bu köyden. İşte halkımız bu. Sen onların hakiki yüzünü ortaya çıkarmışsın. İşte yapılması gereken bu” demişti, gururlanmıştım.

Köyde olumlu gelişmeler yaşanıyor

Peki o kadar iş yapıldı da sorunlar bitti mi? Tabii ki hayır…

Geçenlerde internetten köyün web sitesine baktım, hala su sorunları var. Göletin tabanını geçen yıl yenilemişler. Bir dayanışma grupları var. Okul çok iyi durumda. Ortaokul bölümü harika işler yapıyor. Benim istediğim buydu zaten, bir ışık, bir uyanış yani.

“Toprak Uyanırsa”daki sevgili emekli öğretmenim, iyi ki bir ışık yakmışsın. İyi ki Şevket Süreyya Aydemir seni kaleme almış, iyi ki ben de okumuş ve seni tanımışım.

Bu bölgede yaptığımız başarılı faaliyetler, başta bölge komutanımız ve değerli eşlerinin, sevgili eşim ve diğer asker eşlerinin, bölge kurmay başkanı ve tüm karargahıyla bölgenin diğer tüm tabur ve destek birlik komutanlarının ve taburumuzun her biri vatan sevgisiyle dolu, fedakar, korkusuz, çalışkan, kahraman subay, astsubay, uzman erbaşlarıyla o an orada vatani görevini ifa eden, erbaş ve erlerinin ortak bir eseri ve başarısıdır.

Biz orada büyük bir inanmışlıkla ve güç birliğiyle geleceğe birçok genç emanet ettik. Emeği geçen herkesi, büyük bir minnet ve sevgiyle selamlıyor ve anıları önünde saygıyla eğiliyorum…
İLİŞKİLİ YAZILAR
- Advertisment -
 

EN ÇOK OKUNANLAR