İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin düzenlediği “Diyabet Okulları 1. Mezuniyet Sonrası Eğitim Toplantısı”, hastanenin Ameliyathaneler Binası Büyük Salonu'nda yapıldı.
Toplantıya, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi yöneticisi Prof.Dr. Enver Altaş, Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Dr. Zehra Gencel Efe, Diyabet ve Obezite Koordinatörü Doç.Dr.Gonca Örük, diyabet hemşireleri, diyabet okuluna gelip eğitim alan yüze yakın diyabet hastası öğrenci katıldı. Toplantıda açılış konuşmalarının ardından uzman doktorlar, diyabetin en çok görüldüğü organ hasarlarına ilişkin bilgi verdi. Doç.Dr. Serdar Bayata diyabet ve kardiyoloji, Uzman Dr. Zeki Soypaçacı diyabet ve nefroloji, Uzman Dr. Ayşen Süzen Ekinci diyabet ve nöroloji, Doç.Dr.Feray Koç diyabet ve göz, Dr.Dyt.Nesil Gören Atalay ise diyabet ve beslenme üzerine birer sunum gerçekleştirdi.
230 kişi eğitim aldı
Hastanenin Diyabet ve Obezite Koordinatörü Doç.Dr. Güzide Gonca Örük, verilen eğitimin Sağlık Bakanlığı’nın "Diyabet Önleme ve Kontro Programı" kapsamında düzenlendiğini ve kursa katılan diyabetlilerin ağırlıkla endokrin servisinden gelen hastalar olduğunu söyledi. Eğitim alan hastaların program kapsamında üçer aylık şeker takiplerinin yapıldığını ve izlendiklerini anlatan Doç.Dr.Örük, “Kursa katılan hastalar diyabetle nasıl savaşacaklarını, diyabeti nasıl kontrol edebileceklerini öğrendiler. Önemli bir farkındalık oluştu hastalarda. Diyabet iyi kontrol edilemezse ciddi komplikasyonlara yol açan bir hastalık. Önlemek için eğitim, beslenme, hareket ve düzenli ilaç kullanılması şart. Bu toplantıda daha detaylı olarak uzmanlarımız diyabetin yol açtığı sorunları anlatacak ve hastalarımızı daha fazla bilinçlendirecek” dedi.
Türkiye’de diyabet hastalığının her geçen gün daha fazla kişiyi etkilediğini anlatan Doç.Dr. Örük, “Okuldan şimdilik 230 kişi mezun oldu. Eğitimlerimiz AMATEM Binası’nda sürüyor. İzmir’in çok farklı yerlerinden Güney Kamu Hastanesi kapsamında gelip tedavi olan hastalarımız, en çok da endokrin servisine başvuranlar eğitim aldı. Bu eğitimlerin sonucunu izliyor ve Bakanlığa bildiriyoruz. Hastaların ilgisi çok yoğun. Diyabet konusunda ciddi farkındalık oluşturan ve yaşam tarzında değişiklikler sağlayan bu eğitimlerimiz sürecek” diye konuştu.
Hastalarımız daha bilinçli
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde diyabet eğitimlerinin 1991 yılından bu yana Diyabet Eğitim Hemşireliği Bölümü tarafından sürdüğünü anlatan Hastane Yöneticisi Prof.Dr. Enver Altaş, “İnsan bilmediğinden korkar. Diyabet okulunu bitiren hastalarımız artık daha bilinçli ve hastalıkla nasıl baş edeceklerini biliyorlar” diye konuştu. Prof.Dr. Altaş, birer haftalık kursları bitiren 230 öğrencinin öğrendiklerini topluma yaydığını, diyabette en önemli mücadelenin eğitim, doğru beslenme ve tedaviye uymak olduğunu belirtti.
Diyabetlide kalp hastalığı
Diyabetin en çok etkilediği organlardan birinin kalp olduğunu anlatan Doç.Dr. Serdar Bayata, diyabetli hastalarda damar sertliğinin çok yaygın olarak görüldüğünü söyledi.Kadınlarda östrojenin damar sertliğinden koruyucu etkisi olduğunu ve henüz menopoza girmemiş kadınlarda damar sertliğinin pek görülmediğini kaydeden Doç.Dr. Bayata “Ancak diyabetli kadınlarda hastalık nedeniyle kalp krizine rastlayabiliyoruz” dedi. Diyabetin vücuttaki atardamar ve kılcal damarları etkilediğini söyleyen Doç.Dr. Bayata, damar sertliğinin nedenlerini biyolojik yıpranma, kan şekeri yüksekliği, kan kolesterolü yüksekliği, hipertansiyon, sigara ve ailesel yatkınlık olarak sıraladı. Koroner arterlerde damar sertliğinin ilk belirtisinin yürürken yaşanan göğüs ağrısı olduğuna dikkat çeken Doç.Dr.Serdar Bayata, “Damar alarm veriyor farkına varılmazsa daralma tıkanıklığa yol açıyor ve kalp kirizi yaşanıyor” dedi. Kalp krizinin normalde toplumun çoğunda şiddetli ağrı demek olduğunu söyleyen Doç.Dr. Serdar Bayata, diyabetin sinirlerin görevini bozduğu için enfarktüs ağrısının bu hastalarca hissedilmediğini kaydetti. ”Hasta bir tuhaflık hissediyor ama bu ağrıyı hissetmiyor.Ağrı olmadığı için de doktora başvurmuyor. Hasta için çok tehlikeli bir durum” dedi.
Böbrek hastalığının maliyeti yüksek
Böbreklerin diyabetin hasar verdiği çok önemli bir organ olduğunu anlatan Uzman Dr.Zeki Soypaçacı, “Kronik böbrek hastalıkları sık görülen,morbidite ve mortalitesi yüksek,yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, büyük ekonomik yük getiren, farkındalığı ve erken tanısı düşük olan ama dikkat edilirse önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır” dedi. Türk Nefroloji Derneği’nin verilerine göre kronik böbrek yetmezliğinin iki ana nedeninin diyabet ve hipertansiyon olduğunu anlatan Uzm. Dr. Soypaçacı, hastalığın çok ciddi bir ekonomik yükü olduğunu söyledi. “Bir diyaliz hastasının yıllık tedavi masrafı 25 bin dolar” diyen Uzm.Dr. Zeki Soypaçacı Türkiye’de 70 bin dolayında diyaliz hastası olduğunu kaydetti. Hastaları tuz tüketimi konusunda da uyaran Dr. Soypaçacı, “Normal bir insanın günlük tuz tüketimi 5 gram iken Türkiye’de bu rakam 17-18 grama kadar çıkıyor” dedi.
Sinir hasarı diyabetiklerde yaygın
Diyabetin nöroloji üzerine etkilerini anlatan Uzm.Dr. Ayşen Süzen Ekinci ise, diyabet hastalarının neredeyse tümünde sinir hasarları nedeniyle nöropatinin çok yaygın görüldüğünü söyledi. “Diyabet tanısı konan hastaların yüzde 10’unda nöropati bulunurken 20.yılın sonunda bu rakam yüzde 50 oluyor. Tip 2 diyabet tanısı konduktan sonra 9 yıl içinde nöropati başladığını gösteren çalışmalar var” diyen Dr. Ekinci, diyabetlilerin yüzde 5 ile yüzde 60’nda nöropatinin olduğunu belirtti. En çok görülen nöropati formunun eldiven-çorap tarzı çoklu sinir hasarı olduğunu anlatan Dr. Ekinci, hastalıkta en iyi tedavinin glisemik kontrol ve egzersiz olduğunu söyledi. Diyabetli hastalarda yüksek şeker durumunda unutkanlık ve bilinç bulanıklığı da yaşandığına dikkat çeken Dr. Ekinci, bunun demansla karıştırılmaması gerektiğini belirtti.
Diyabet, körlükte ilk neden
Diyabetin gözlerde ciddi hasarlara yol açtığını anlatan Doç.Dr. Feray Koç diyabetin dünyada 20-70 yaş arasında, bölgemizde ise 50 yaş üstü birinci körlük nedeni olduğunu anlattı. Diyabette son 10 yılda yüzde 90 artış olduğunu kaydeden Doç.Dr. Koç, diyabetli hastalarda görme bulanıklığı, katarakt, diyabetik nöropati, glakom ve optik nöropati gelişebildiğini söyledi. Bulanık görmenin yüksek kan şekeri nedeniyle gerçekleştiği bilgisini veren Doç.Dr. Koç, “Açlık kan şekeri 70 - 130 mg/dl, tokluk kan şekeri ise de 180 mg/dl arasında olmalı. Bunun altına indiğinde bulanık görme üç ay içinde düzelebilir” dedi. Tedavi edilmeyen diyabetin körlüğe yol açabileceği uyarısında da bulunan Doç.Dr.Koç, düzenli takibin çok önemli olduğunu, öte yandan göz tansiyonunun diyabeti tetikleyebileceğini söyledi.
Düzenli beslenmeye dikkat
Beslenmenin diyabetle baş etmede en değerli unsurlardan biri olduğunu anlatan Dr.Dyt.Nesil Gören Atalay ise karbonhidrat, protein, meyve ve sebzenin beslenmedeki yerini anlattı. Atalay, halk arasında yoğurt-limon yemenin, tarçın ya da farklı bitkiler kullanmanın kan şekerini düşürdüğü inancının yaygın olduğunu ancak bunların şekeri düşürmediğine dikkat çekti. Atalay, şekerin ancak düzenli beslenmeyle düşürülebileceğini belirtti.
“Meyva suyunu değil, meyvanın kendisini tercih edin” önerisinde bulunan Atalay, “Bir bardak nar suyu içtiğinizde 240 adet vişneye denk geliyor.Bu kadınların 4 günlük, erkeklerin 3 günlük meyva porsiyonu.Yaklaşık 12 porsiyona eşdeğer” örneğini paylaştı. Meyvenin rengi ya da tadlarının değil, boyutunun önemli olduğunu anlatan Atalay mutfakta tartı kullanmanın gerekliliğine de dikkat çekti, “Herkesin porsiyon anlayışı değişebilir ama yediğiniz elma yumruk büyüklüğünü ya da 100 gramı geçmemeli” dedi.
Bel çevresinin kadınlarda 88 santimetreden, erkeklerde ise 102 santimden fazla olmasının diyabeti tetikleyebileceği uyarısında bulunan Dr.Dyt.Nesil Gören Atalay,light ve diyet ürünlerin beslenmeye katkılarının ise tartışmalı olduğunu belirtti.