Hollanda Koalisyon Hükümeti ortağı Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (PvdA) Lideri Diederik Samsom ile Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü ve Hollanda Temsilciler Meclisi Üyesi Kati Piri, göç konuları ve Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sınırlamalar hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti.
Başkan Kocaoğlu’nun makamında ağırladığı heyette Ankara Hollanda Büyükelçiliği Başkatibi Erik van Oudheusden ile Hollanda İzmir Fahri Konsolosu Oğuz Özkardeş de yer aldı. Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma sonrası önümüzdeki süreç için Büyükşehir Belediye Başkan Aziz Kocaoğlu’nun öngörüsünü soran Samsom, “Bu probleme birlikte çözüm bulmak durumundayız” dedi.
Asıl problem istihdam
AB ile belli bir noktada mutabakata varılmasını, çalışmaların karşılıklı yürütülmesini ve belli komisyonlar kurulmasını yararlı bulduğunu ifade eden Başkan Aziz Kocaoğlu, “Burada özellikle Suriye’den gelen mültecilerin barınma, beslenme imkanları ve çalışma ortamının sağlanması gibi konular var. Barınma ve yiyecek problemlerine zaten merkezi hükümetle yapılan anlaşma çerçevesinde bir çözüm bulunuyor. Esas problem istihdam. Türkiye’de terörün dışında en önemli problemlerden biri işsizlik. İşsizlik problemi yaşanan, eğitimli gençlerinin bile işsizlik sorunuyla karşı karşıya olduğu bir ülkede mültecilerin emek arzına sürülmesi son derece sıkıntılı. Bizi esas düşündüren bu. Burada istihdam ve yerleşim sorunlarının hep birlikte ele alınması gerekiyor” diye konuştu.
İşin para kısmıyla ilgilenmiyoruz
Başkan Aziz Kocaoğlu, Samson’un, 3 milyar Euro kaynağın direkt olarak merkezi hükümete değil, merkezi hükümetin bilgisi dahilinde kurumlar ve kuruluşlar tarafından mültecilerin yararına oluşturulacak projelere aktarılmasından yana olduklarını ifade etmesi üzerine de şunları söyledi:
“AB ekonomik olarak katkıda bulunup diğer yönden destek olmaya çalışsa da, bu sorun bizim ülkemizde. Bizim ülkemizde olduğu için de çözümü en çok bizim bulmamız gerekiyor. Bizim devlet hiyerarşisi içinde merkezi hükümetin tek karar verici otorite olduğunu da unutmamak gerekiyor. Problemin çözümünde atılacak adımlara yine de merkezi hükümet karar verecek. Eğitim mi yapılacak, kamp mı kurulacak, ne yapılacaksa bunun merkezi hükümetin kararıyla yapılması gerekiyor. Merkezi hükümetimiz bugüne kadar resmi beyanlarda 8 milyar dolar harcadığını söylüyor. Büyükşehir Belediyesi olarak AB’den ancak bir proje sunarak destek alabiliriz. Ama ‘AB mülteciler için para veriyor. Büyükşehir Belediyesi’ne versin’ diye bir şey bizim mevzuatımızda mümkün değil. Onun için işin para tarafıyla hiç ilgilenmiyoruz. Konunun çözümü için merkezi hükümetin verdiği kararlara destek olacağız.”
Ölümü göze alan insanları kontrol etmek zor
Türk yetkililerin sınırlarda olanakları nispetinde yeterli kontrolü yaptığını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, “Türkiye’nin Suriye ile 800 kilometrenin üzerinde sınırı var. Ege bölgesine baktığımız zaman, sadece İzmir’in deniz kıyı sınırı 622 kilometre. Buna diğer illeri de kattığımız zaman ciddi bir sınır var. Bu sınırın sahil güvenlik olsun, emniyet olsun, yapılan anlaşma çerçevesinde elinden geldiğince korumaya çalışıyor. Ama en zor kontrol edilen şey, hayatını hiçe sayıp ölümü göze alan insanın davranışlarıdır” dedi.
Avrupalı sosyal demokratlara düşen görev..
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü ve Hollanda Temsilciler Meclisi Üyesi Kati Piri’nin “Merkezi hükümet bizden para yardımı, vizelerin kalkması ve AB’ye giriş sürecinin tekrar masaya yatırılmasını şart koştu. CHP olarak siz bu anlaşmayı yapsaydınız ne isterdiniz? Neyi pazarlık konusu yapardınız” sorusunu Başkan Aziz Kocaoğlu şu şekilde yanıtladı:
“AB, Türkiye’yi dışarıda tutarak Orta Doğu’da yaşanan problemlerden kendini koruyup soyutlayamıyor. Türkiye ve tüm vatandaşları Avrupa kapısında çok fazla bekletildiğinden, AB’ye eski oranda sıcak bakmıyor. Bu coğrafyada Müslümanlar içerisinde gelenekleri olan ve demokrasiyle, cumhuriyetle, laiklikle idare edilen tek ülkeyiz. AB ya bizim ilişkileri hızlandırarak Türkiye’nin demokrasi, insan hakları entegrasyonunda hızlanmasını ve batıya yaklaşmasını sağlayacak ya da Türkiye Ortadoğu’daki problemleri getirip Avrupa’nın sınırına koyacak. AB böyle bir durumla karşı karşıya. Biz sosyal demokratlar olarak AB sürecinin bir an önce hızlanmasını, büyük adımların atılmasını istiyoruz. Bunu ülkemizdeki hukuk sisteminin, insan haklarının ve demokrasinin gelişmesi için istiyoruz. Özellikle tüm Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin bunu savunması ve çalışması gerekmektedir. Bizim ülkemizde problemler olsa da gelişmiş insan gücümüz, gelişmiş sayılabilecek de bir ekonomimiz var. Türkiye öyle bir noktada ki, ya en kısa zamanda AB ile entegre olacak ya da çok kısa bir süre sonra insan hakları ve demokrasi açısından çok farklı bir yere savrulacak. O zaman AB-Türkiye ilişkisi diye bir şey söz konusu olmayacak.”