Hakkari şarapçılığı ve Asuri şarap kültürü 2021-07-07 22:00:00
Akdeniz havzasında şarap ve şarapçılığın tarihiyle ilişkilendirilmeyen ulus veya uygarlık yok gibidir. Neredeyse bu coğrafyanın tüm ulusları şarapçılık tarihinin kendileriyle başladığını iddia eder ve doğrulama adına bilimsel tezler sunarlar.
Anadolu, tarihsel süreç içinde şarapçılığın iddialı olduğu coğrafyaların başında gelir. Batı Anadolu’da şarap tarihinin altın dönemlerinin yaşandığını biliyoruz. Verimli ve çeşit zengini bağlardan üretilen üzümlerle bu bölgede üretilen şaraplar, dönemin uluslararası ticaret ürünlerinin başında geliyordu.
Orta Anadolu’da, özellikle Hititler döneminde önemli şarapçılık faaliyetlerine rastlıyoruz. Doğu’da ise Ermeni ve Asuri toplulukların antik çağlarda şarapçılığa önem verdiğini günümüze ulaşan tarihi eserlerden anlıyoruz. Hatta bu iki kadim halkın şarap üzerinden haklı üstünlük iddiaları günümüze ulaşan keyifli rekabetin konusudur.
Şarabın kadim ustaları Asuri halklar
Bugün genel bir yanılgıyla Mardin-Midyat merkezli dar bir coğrafyayla anılan Asuri halklar ve onların önemli bir unsuru olan Süryaniler, şarapçılığın tartışılmaz ustalarından. Son yıllarda biraz turizm biraz da tarih magazinine konu olan Süryani şarapçılığının bilinenin çok daha üzerinde güçlü bir hikayesi var.
Öncelikle Süryaniler üzerinden bölge şarapçılığını ele almak alanı daraltmak olduğu gibi doğru bilgiye ulaşmamızda da engel. Bu nedenle Süryani şarapçılığının üzerinde daha genel bir kavramla yani Asuri şarapçılığı başlığıyla ele almak gerekiyor. Çünkü Asuri halklardan sadece biri olan Süryaniler üzerinden şarapçılığı ele almak konuyu baştan yoksullaştıracaktır.
Öncelikle antik çağlarda kuzey Asur ülkesi olarak bilinen coğrafya; batıda Tarsus’tan başlayarak kuzeyde Malatya, Siirt ve Bitlis’i, doğuda ise tüm Hakkari coğrafyasını içine alacak şekilde geniş bir alanı kapsamaktadır. Asuri şarapçılığının bu coğrafyanın her noktasında en güzel ürünlerini verdiğine tarihsel metinlerde sıklıkla karşılaşıyoruz. Doğuşunun hemen ardından Hristiyanlığın kurumsallaşmasında büyük pay sahibi olan Tarsus-Antakya hattındaki Asuri toplulukların şarapçılığa verdiği önemin yansımasını, şarabın Hristiyan mistisizmindeki önemli rolünde görebiliyoruz.
Kuzey batı Asur coğrafyasındaki şarapçılığı başka bir yazıda ele almak üzere bir kenara bırakıp Hakkari yani kuzey doğu Asuriliği’nin şarapçılığı üzerinde duralım. Dağlık ve zor coğrafya olarak bilinen Hakkari aynı zamanda güçlü bir uygarlık birikimine tanıklık ediyor.
İran-Mezopotamya-Anadolu üçgeninin kavşağında yer alan bu kadim şehir tarih boyunca farklı halklara ev sahipliği yapsa da kentin özellikle de antik çağ kimliğinde Asuriler'in damgası tartışılamaz. Kelime kökeni olarak da Asuri izleri taşıyan Hakkari’nin bilinmeyen bir yönü ise günümüze ulaşamasa da yüz yıllar hatta bin yıllar boyunca önemli bir şarap kültürüne sahip olmasıdır.
Buzul dağları altındaki doğal mahzenler
Hakkari’de başlayıp İran sınırları içinde yer alan geniş Urmiye coğrafyası kadim Asuri toprakları. Tarihsel süreç içinde yaşanan savaşlar ve ağır kırımlar nedeniyle insanlık tarihinin merkez uluslarından olan Asuriler, adı geçen bu coğrafyada nerdeyse kalmadılar. Hazin bir şekilde bin yılı aşan bir süreç içinde bu bölgede yok edildiler, sürüldüler.
Bölge şarapçılığının antik çağlarda zenginliğine işaret eden en önemli bulgu şüphesiz Buzul dağları olarak da bilinen Türkiye’nin ikinci yüksek dağı olan Cilo Dağları ve havzasıdır. Zor coğrafyanın ev sahipliği yaptığı binlerce büyük mağara bölgedeki şarap üreticileri için korunaklı doğal mahzen görevi görmüş.
Günümüzde maalesef sadece güvenlik terminolojisiyle anılan bu mağaralar yüzyıllar boyunca Hakkari ve Urmiye Asurileri’nin (Nasturi, Keldani, ve Süryaniler) şarap üretim ve saklama alanları olarak değerlendirilmiş. Bölgede bugün yaşayan Müslüman halkın ilgi alanına girmediği için sadece güvenlik amaçlı operasyonlarla gün yüzüne çıkarılan Buzul dağlarının altındaki çok sayıda mahzen mağara, bölgenin geçmişinde yoğun bir şarapçılık faaliyetine işaret ediyor.
Günümüzde sadece turizm ve pazarlama kaygısıyla Mardin/Midyat’a sıkıştırılan Asuri şarapçılığının, Güney Batı’da Suriye ve Lübnan kıyılarına oradan Hakkari üzerinden Batı İran kentlerine ulaşan derin tarihini bilmeyi, bu kadim halkın her alanda olduğu gibi şarapçılıkta da hakkının teslim edilmesi adına önemli buluyorum. Asuri halkların bildiğimiz nedenlerle bölgede kalmaması sonucu Hakkari şarapçılığının günümüze ulaşamaması sadece şarap tarihini değil, şarapçılık üzerinden Asuri ulusunun hüzünlü hikayesini farklı boyutuyla yansıtması açısından önemlidir. Hakkari’nin dağında taşında derin izleri bulunan Asurilerin bölgede ancak yüzlerle ifade edilen nüfusunu insanlığın utancı olarak not edip uygarlığa eşsiz katkılarının uzun listesine, Hakkari-Urmiye şarapçılığını eklemeyi ihmal etmeyelim.