Türkiye’deki yasaklanmasının üzerinden dokuz yıl geçmesine karşın asbestin yaşamımızda yer almayı ve öldürmeyi sürdürdüğü, ilgili bakanlıklar arasında eşgüdümün sağlanamaması, asbest mevzuatındaki kopukluklar nedeniyle asbest risklerinin yaygınlaştığı ve denetim altına alınamadığı belirtildi. Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamada, asbest yasaklarını açık ve net hale getiren, sıkı denetim mekanizması tanımlı bir ticaret mevzuatı geliştirilmesi gerektiği dile getirildi.
Jeoloji Mühendisleri Odası'nın açıklamasında, asbestin gerek halk ve çevre sağlığı, gerekse işçi sağlığı ve iş güvenliği açılarından dünyada bilinen en tehlikeli kimyasallardan biri olduğuna dikkat çekildi. Başta mezotelyoma olmak üzere akciğer ve gırtlak kanserinin en önemli nedeni olan asbestin ticari kullanımının dünyanın birçok ülkesinde yasaklandığı belirtilen açıklamada, ülkemizde de asbestin her formunun üretimi ve ticaretinin 31 Aralık 2010 tarihinde yasaklandığı anımsatıldı.
Geçen dokuz yılın asbesti yaşamımızdan çıkarmaya yetmediği kaydedilen açıklamada, "Getirilen yasaklamaya karşın daha önce piyasaya girmiş olan asbestin değişik ürünlerdeki varlığı ve bu ürünlerin gündelik hayattaki dolaşımı devam ettiğinden endüstriyel asbest maruziyetinin neden olduğu riskler ülkemizde güncelliğini hala koruyor" denildi. Sağlık, çevre ve şehircilik ile aile, çalışma ve sosyal hizmetler bakanlıkları arasında eşgüdüm sağlanamaması, ulusal mevzuata kazandırılan asbest mevzuatındaki kopukluklar nedeniyle risklerin yaygınlaştığı ve denetim altına alınamadığı vurgulandı.
Ülkemizin hem önemli bir asbest ithalatçısı, hem de zengin asbest yataklarına sahip üretici bir ülke olduğu belirtilen Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında, asbestin başta inşaat olmak üzere, otomotiv, tekstil, havacılık gibi çok sayıda sektörde kullanılan endüstriyel bir hammadde olduğu kaydedildi. Ülkemiz insanının sağlığını tehdit eden ikinci bir etkenin jeojenik asbest maruziyeti olduğu vurgulanan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
Bina yıkımları asbest riski oluşturuyor
"Diğer bir ifadeyle yaşam çevresinde jeolojik olarak asbestli toprak ve kayaların olduğu yerleşimlerde yaşayanlar doğal oluşumlardan salınan asbest liflerini solumak durumda kalmaktadırlar. Çoğu büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde olmak üzere 300'den fazla yerleşim biriminin asbestli topraklar üzerinde yer almakta olduğu, bu yerleşimlerdeki onbinlerce insanın asbestle temasının hala sürdüğü ve bu temas sürdüğü sürece önümüzdeki yıllarda onbinlerce yeni kanser vakasının yaşanacağı Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlatılan Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı’nda ortaya konulmuştur.
Son yıllarda gündeme gelen kentsel dönüşüm projeleri ile mahallerimize, sokaklarımıza giren bina yıkımları nedeniyle 7’den 70’e tüm kentliler asbestli hava soluması veya teması tehlikesi altındadırlar. 2012 Yılında kamuoyu gündemine gelen Yıkım Yönetmeliği’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir türlü sonuçlandırılamaması nedeniyle bina yıkımlarından kaynaklanan asbest riski devam etmektedir. Sadece birkaç belediyenin duyarlı girişimleri dışında ülke genelinde yıkım izin başvurularında asbest envanteri ve sökümü aranmamakta; asbestli malzeme içeren binaların yıkımına göz göre göre izin verilmektedir.”
Asbest sinsi bir katildir
Günümüzde asbest ithalat ve ihracatının sürdüğünü gösteren veriler bulunduğu belirtilen Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında, özellikle, ithalat rejimini düzenleyen mevzuatın yetersizliği veya boşluklarla denetimdeki yetersizlikten yararlanılarak asbestli ürünlerin ülkemize girdiğinin düşünüldüğü kaydedildi. “Asbest sinsi bir katildir, maruziyet sonucu ciğerlerimize giren lifler kendini uzun yıllar saklayabilmekte, 10 ila 40 yıl sonra kanser ortaya çıkabilmektedir" denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
"Bu nedenle iş işten geçmeden kanserden korunma önlemlerini şimdiden almamız gerekmektedir. Asbest yasakları halk, çevre ve işçi sağlığını ve güvenliğini korumak için tek başına yeterli değildir. Bugün ülkemizde karşı karşıya bırakıldığımız yüksek asbest risklerine karşı gerekli koruma ve kontrol önlemlerinin ivedilikle alınması gereklidir. Kamusal alanda işbirliğine dayalı bütünlüklü bir asbest risk mücadele programın başlatılması için Sağlık, Çevre ve Şehircilik ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıklarını acil göreve davet ediyoruz.”