Bir gün ikisini yerde bağdaş kurmuş halde bilmediğim bir oyun oynarlarken buldum. Hemen kuruldum yanlarına. Ama ikisi de sorularıma cevap vermeden gayet ciddi bir halde düşünüyordu.

Üçüncü sınıfın başlarında okulda çeşitli kurslar açıldığında hiç düşünmeden satrancı seçtim. Aileme de kurs başladığında, ücret ödenmesi gerektiğini belirterek kursa yazıldığımı söyledim. Tabii onlar şaşırdı; çünkü 9 yaşında bir kız çocuğu niye satranç seçsin ki?
Kurs başladıktan bir ay sonra satranç öğretmenim İzmir Yaş Grupları Satranç Şampiyonası’na katılmamı istedi. Ama ailem, özellikle babam, daha çok yeni olduğum için katılmamı istemedi.
Rahmetli Abdullah İlhan, ki kendisi İzmir’deki birçok başarılı satranç sporcusunu yetiştirmiş öğretmendir, çok ısrar etti. Kendimi bir anda satranç turnuvasında buldum. Hem de öyle küçük bir turnuva değil, İzmir Şampiyonası.
Salona ilk girdiğim anı unutmuyorum, ilk defa büyük satranç takımlarını, satranç saatini ve notasyon kağıtlarını görmüştüm ve ürkmüştüm. İlk maçı kazanınca kendime güvenim arttı tabii.
Babam kaybettiğimi görmemek için ilk maçıma gelmemişti. Kazandığımda hemen geldi. Sonra yedi maçın hepsini kazanarak İzmir 10 Yaş Altı Kızlar Şampiyonu oldum. Bir ay sonra da Türkiye Şampiyonası’na Eskişehir’e gittim.
İzmir Şampiyonu olunca o heyecanla Türkiye Şampiyonu da olacağımı düşündüm. Ama o kadar basit olmadığını gördüm. Yine iki aylık satranç bilgisine göre Türkiye sekizincisi olarak başarılı olmuştum. Ama kendime bir söz verdim, “Seneye Türkiye Şampiyonu olacağım” dedim.

İlk yazımda satranç hayatımın başlangıcını anlatarak “merhaba” demek istedim. Bundan sonraki yazılarımda satranç ve diğer akıl sporlarını, Türkiye ve Dünya’da akıl sporlarının gelişmelerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Sağlıkla kalın…