İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edildiği gün olan 10 Aralık, tüm dünyada İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor. İzmir Barosu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabulünün 66. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı. İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan tarafından yapılan açıklamada ülkemizde yaşanan güncel hukuksal sorunlara ve uygulamalara, yasal düzenlemelere dikkat çekildi.
Kamuoyunda İç Güvenlik Yasa Tasarısı olarak tartışılan düzenlemeyle siyasal iktidarın özgürlük ve güvenlik kavramlarını adeta karşıt kavramlar olarak sunduğu belirtilen açıklamada, "Sayasal iktidar anayasa ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan temel insan hak ve özgürlüklerini yok saymakta, siyasal rejimi demokratik hukuk devletinden polis devletine dönüştürmeye yönelik çabalarının önünü açmak istemektedir" denildi.
Polise verilen olağanüstü yetkiler nedeniyle gözaltında işkence ve kötü muamele uygulamaların önünün açılacağı, dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkilerinin genişletilmesi nedeniyle hukuka aykırı kanıt yaratmanın bir uygulama haline geleceği belirtilen açıklamada şu görüşler die getirildi:
"Arama için belirsiz makul şüphe kavramıyla kişi özgürlüğü ve güvenliği yargısal denetin dışı bırakılacak, soruşturma sırasında el koyma yetkisinin genişletilmesi nedeniyle gerçek ve tüzel kişi mal varlıklarına keyfi surette el konulabilecek,avukatların soruşturma dosyasına erişim hakkı gizlilik kararları ile engellenerek savunma hakkı sınırlandırılabilecektir. Ve dahası özel yetkili mahkemeler ihtisas mahkemeleri adı altında yeniden kurularak siyasal iktidar kendi yargısını yaratma faaliyetine kaldığı yerden devam edecektir."
Türkiye'nin İşkenceye Karşı Sözleşmeyi 1988 yılında kabul ettiği, Anayasada ve Ceza Kanununda işkenceyi yasakladığı kaydedilen açıklamada, "Ancak günümüzde işkence gözaltı merkezlerinin dışına adeta sokağa taşmış ve ölümlere neden olmuştur" denildi. Açıklamada, "Özellikle güvenlik güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere aşırı ve orantısız güç kullanarak müdahale etmesi işkence kavramına yeni bir boyut kazandırarak siyasal iktidarın varlığını korumaya yönelik, toplumsal muhalefete karşı rutin bir uygulaması haline dönüşmüştür" görüşü yer aldı.
İzmir Barosu açıklamasında, kadın cinayetleri, erken ve küçük yaşta zorla yaptırılan evliliklerin kadın hakları konusunda ana gündemi oluşturmayı sürdürdüğü belirtildi. Mayıs 2014 ayında 1649 çocuğun cezaevinde buluduğu kaydedilen açıklamada, "Bu çocukların yaklaşık 487si mahkumdur. Çocuk cezaevlerinin fiziksel yetersizlikleri özellikle aşırı kalabalık olması, hijyen yetersizliği, personelin hizmet içi eğitiminin olmaması, cezaevi görevlileri veya diğer mahpusların işkence ve kötü muameleleri, cinsel istismar iddiaları çocuk ceza infaz kurumlarının vahametini gözler önüne sermektedir" denildi.
İzmir Barosu'ndan yapılan açıklamada, insan hak ve özgürlüğü ihlallerinin önüne geçilebilmesi için yapılması gerekenler şöyle sıralandı:
"- Temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi esas olmalı; özgürlük-güvenlik ikilemi yaratılarak bu gelişim engellenmemeli; var olan hak ve özgürlüklerden geri adım atılmamalıdır,
- Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır,
- İşkence iddiaları hakkında derhal ve koşulsuz olarak soruşturma açılmalı, bu suçları işleyenlerin cezasız kalmasına neden olan uygulamalar sonlandırılmalı, suçluların derhal ve adil biçimde yargılanması ve cezalandırılmasını sağlayacak mekanizmalar etkinleştirilmelidir,
- Gözaltı birimleri ve cezaevleri bağımsız izleme kurullarının denetimine açılmalıdır.
- Örgütlenme ve düşünceyi açıklama özgürlüğünü engelleyen uygulamalara son verilmeli, buna yol açan tüm yasalar sonuçlarıyla birlikte yürürlükten kaldırılmalıdır,
- En temel insan hakları olan sağlık ve eğitim hakkı paralı hale getiren,işçilerin emeklerinin karşılığı olan kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik uygulamalara son verilmelidir,
- İnsan haklarına saygının güçlenmesi için Türkiye'nin, her türlü ayrımcılığı yasaklayan, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını, doğal ve kültürel çevre ve varlıkların korunmasını güvence altına alan yasal düzenleme ve uygulamalar siyasal iktidarın en temel konusu olmalıdır.
- Hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına, adil yargılanma hakkına, basın özgürlüğüne, temel insan hak ve özgürlüklerine sıkı sıkıya bağlı kalınacağına dair her kesim ve yetkili makamlardan açıklamalar yapılmaktadır, ancak bu sözde kalmakta hayata geçirilememektedir. Bu konuda elbirliği ile harekete geçilerek ülkemizin şu anki durumundan hızla kurtarılması için İzmir Barosu üzerine düşen görevleri yerine getirecektir."